Quantcast
Channel: iQ TurkeyiQ Turkey
Viewing all 241 articles
Browse latest View live

Kawehi Teknolojiden Faydalanarak Kendi Tek Kişilik Orkestrasını Kuruyor

$
0
0
INCOH30996_Kawehi_13345

Los Angeles’ta Frank Sinatra’nın My Way ve New York, New York gibi unutulmaz parçalarını kaydettiği, The Beach Boys’un Good Vibrations ve California Girls şarkılarını yaptığı stüdyoda, Hawaii doğumlu tek kişilik orkestra Kawehi, dar kot pantolonu ve beyaz tişörtüyle boy gösteriyor.

Kawehi, dünyada en çok bilinen beş notalı seslerden ikisi olan Beethoven’ın 5. senfonisi ve Intel’in “açılış sesi” için dramatik bir mash-up kaydetmek üzere burada. Intel televizyon reklamı için bir parça kaydediyor, ama daha önemlisi, mükemmel müzik deneyimleri oluşturmak için teknolojiyi nasıl kullandığını dünyaya gösteriyor.

 

“Zamanında altı kişinin içip futbol maçı izlediği barlarda müzik yapıyordum, şimdi ise Avrupa’da biletleri yok satan şovlarım var,” diyor 33 yaşındaki Kawehi.

2014’te Nirvana’nın Heart-Shaped Box parçasına yaptığı cover YouTube’ta viral olan Kawehi’nin müziği, Florida’dan Frankfurt’a ve arasındaki küçük şehirlerin tümünde yankılandı.

“Büyüleyici bir yolculuktu.”

Kawehi, kendi müziğini yazan, aranjmanını yapan ve kaydeden bir solo sanatçısı. I am Kawehi Vimeo sayfasındaki videolarda Kawehi’yi genellikle yalnızca mikrofon, laptop ve kendi sesiyle inanılmaz güzel sesler yaratırken görüyoruz.

Kawehi_white-dress-1024x682

“Grubum olmadığı için arkamdaki grubu kendim yaratmak zorundayım,” diyor. “Yani beatbox ile başlıyor, biraz bas ekliyorsunuz. Belki klavye, gitar…”

Kawehi sesleri kaydedip gerçek zamanlı olarak bir araya getirerek, birkaç kişilik bir grubun yapabileceği zengin sesleri oluşturmayı başarıyor.

Benzer bir müzik deneyimi yaratmak için ekipmanını Hollywood’daki Eastwest Stüdyoları‘na getirdi. Stüdyonun duvarları, tebeşirle yazılmış duvar yazılarıyla dolu ve adeta sayısız ünlü sesle birlikte mırıldanıyor. Stüdyo, sığır derisinden bir kanepe, devasa aynalar ve damlayan şamdanlar ile dekore edilmiş. Işıklandırma o kadar loş ki en havalı rock yıldızlarının bile güneş gözlüklerini çıkarmaları gerekir.

 

“Kawehi, tek bir kadından oluşan bir orkestra,” diyor Intel Pazarlama’dan Teknoloji Direktörü Paul Tapp.

“Sekiz parçayı katmanlar halinde bir araya getiriyor, yankı, gecikme, ses kirliliği gibi birkaç gerçek zamanlı efekt uyguluyor, yani işlemciye bayağı iş düşüyor,” diyor Apple Macbook’un ‘beynine’ atıf yaparak. 5. Nesil Intel Core işlemcinin, Kawehi’nin performansında diğer enstrümanlardan daha önemli olabileceğini belirtiyor.

INCOH30996_Kawehi_13136-feature

Hollywood’dan Uyuma

Kawehi, rock yıldızı olma hayalini gerçekleştirmek için tek bileti olduğunu düşünerek 20 yaşında Hawaii’den Los Angeles’a taşındı. Eşi ve müzik ortağı Paul Wight ile tanıştı. Çift, beraber çok zor günler geçirdi.

“Herkes müzisyen olmak için LA’e taşınıyor, ama bu gerçekten çok zor,” diyor Kawehi. “Çok pahalı, hatta sadece kiranızı ödemek için delice çalıştığınızdan sanatsal açıdan bir şey başarmak çok zor.”

Kawehi_home-e1454434277701

Bir gün, kocası eve geldi ve ona yaşam alanının altında ikili kayıt stüdyoları olan 465 metrekarelik bir binanın fotoğraflarını gösterdi. Kirası LA’deki küçük evlerinden daha ucuzdu. Ev her şeyiyle mükemmel görünüyordu… Kansas’ta olması dışında.

Çift kaderlerini değiştirecek bir adım attı ve tüm eşyalarını bir kamyona doldurup Lawrence, Kansas’a taşındı.

Hemen kayıt stüdyolarında çalışmaya, videolar yayınlamaya ve müzik ve teknoloji deneyleri yapmaya başladılar. Kawehi, yazıyor ve söylüyor, Paul ise prodüksiyonunu yapıp videoları hazırlıyor. Birlikte zarflar dolduruyor, tur tarihleri alıyor ve şovlar düzenliyorlar.

Kickstarter ile finansmanını sağladıkları yedi kısa albüm yaptılar. Hatta en son projeleri Interaktiv için gereken fon bir saat içinde toplandı. Kawehi, bunun “kendin yap” akımını benimseyenler için harika bir platform olduğunu belirtiyor.

“Hayatımın geri kalanında yalnızca bunu yapmak istiyorum. Şovlarda çalmak, kayıt yapmak ve günlerimi bu şekilde geçirmek istiyorum,” diyor Kawehi.

 

Kawehi_live-1024x791

Tech ‘n’ Roll

Intel, kendileri için müzik yapmasını istediğinde Kawehi bu şansı kaçırmadı.

“Zaten yaptığım şeyi yapmamı istedikleri için bu benim için süper eğlenceli bir proje oldu,” diyor.

Kawehi, canlı bir konserde olduğu gibi her oturumu benzersiz ve orijinal bir deneyime dönüştürüyor.

“Kawehi’yi seçmemizin nedeni, modern müzisyenlerin geleneksel prodüksiyon sürecini nasıl yok ettiklerini gösteren harika bir örnek olması. Çalmayı öğrenmesi bile gerekmeyen enstrümanların seslerini kolaylıkla şarkılarına ekleyebiliyor”, diyor Intel’den Tapp. Bilgisayar ile müzik yapmanın çok farklı beceriler gerektirdiğini belirlen Tapp,

“Intel olarak, teknolojimizin sınırlarını zorlayan sanatçıların bu harika örneklerini görmek bizi çok mutlu ediyor,” diyor.

Tapp, Kawehi’nin Dijital Ses İstasyonu’nun (DAW) bir kopyasını yapmanın çok güçlü işlemci gücüne sahip bir bilgisayar gerektireceğini belirtiyor.

“Kawehi, Macbook kullanıyor, ancak 6. Nesil Intel Core işlemcili ve Thunderbolt 3 teknolojili bir 2’si 1 Arada da kullanılabilir,” diyor. “Burada bekleme süresinin kısa olması, yani sistemin sesi anında işleyerek dışarı çıkarabilmesi çok önemli.”

Bilgisayar kurulumunun, Ableton, Cakewalk, Cubase ya da ProTools gibi yazılım seçenekleriyle taklit edilebileceğini belirtiyor.  Kawehi, Universal Audio Apollo Twin ses arabirimini ve Novation MiniNova MIDI klavyesini kullanıyor.

Tapp, Kawehi’nin aynı zamanda aynı döngüleri tetiklemek için Novation LaunchPad‘i kullandığını söylüyor.

“Bilgisayarlar şimdiden müziğin ayrılmaz bir parçası oldu. Bilgisayar olmasaydı bugün müzik yapmak, kaydetmek ve yayınlamak gerçekten çok zor olurdu.”

Hollywood’daki stüdyoda, Kawehi kayda ara veriyor ve ABD’nin ortasında kısılı kalmış olmasına rağmen, teknolojiyi kullanarak müziğini nasıl dünyanın geri kalanıyla paylaşabildiğini anlatıyor.

“Uçaklarda çok zaman geçirdik,” diyor. Kısa süre önce ABD ve Avrupa’da turneye çıktı, ama evde eşi ve üç köpeğiyle zaman geçirmeyi çok seviyor. “Ama günün sonunda, istediğim yerde yaşayabiliyorum. Her yerden müzik yapabiliyorum.”

The post Kawehi Teknolojiden Faydalanarak Kendi Tek Kişilik Orkestrasını Kuruyor appeared first on iQ Turkey.


Kadınların Teknolojiyi Kullanırken Asla Düşmediği 12 Hata!

$
0
0
onediookapak

 

Teknoloji teknoloji olalı böyle güzellik görmedi!

 

1. Aldıkları her teknolojik aletin içini açmak için can atmaz, sonrasında tornavidayla girişmezler.

 

1

– İçindeki minik, karman çorman cihazları görsen ne, görmesen ne? (:

 

2. Cihazlarının garanti belgelerini asla atmazlar.

2

– Bu şurada dursun, lazım olur…

 

3. Bilgisayarları çalışmadığında asla vurmazlar.

3

 

– Hayır çok para verdikleri için değil. Sadece bu şekilde tekrar çalışmayacağını bilirler (:

 

4. Ürünü kutusundan çıkardıklarında kullanım kılavuzunu bir kenara atmaz, gerçekten okurlar.

4

– Sonrasında pişman olmaktansa, öncesinde okumak tabii ki daha mantıklı!

 

5. Genelde erken sipariş riskine girmezler ve ürünler hakkındaki yorumları okuyup, videoları izlerler.

5

– ‘’Aa dur bir de şu ürüne bakayım! Hmm bunun ekranı daha kaliteli gibi, ama diğerinin tuşları daha güzel. En iyisi biraz daha araştırayım…’’

 

6. Etraftan gelen feci övgülere kanıp herhangi bir ürünü gözü kapalı almazlar.

6

 

– Önce denemek şart!

 

7. Teknolojik cihazları her zaman olduğundan daha yeni gözükür, çünkü çok temiz kullanırlar.

7

 

– Çünkü kendileri gibi teknolojik aletlerinin de şık gözükmesine bayılırlar!

 

8. Bu yüzden de bilgisayar ekranlarında bol bol parmak izi görmeniz imkansızdır!

8

 

 

9. Şarjı idareli kullanmak onlardan sorulur, asla ortada kalmazlar.

9

– Yaa şarjım bitmek üzere…

– Hadi ya. Beni bu akşama kadar götürür.

 

10. Kendilerini oyun oynamaya kaptırıp, bütün gece boyunca uykusuz kalmazlar.

10

– Sonuçta boss’ları kesmeye sabah da devam edebiliriz (:

 

11. Bilgisayarlarını ve telefonlarını korunmasız bırakmazlar, hepsine birbirinden şık kılıflar alırlar.

11

 

– Hem çok tatlı, hem de çok güvenli.

 

12. Tablet ve dizüstü bilgisayara ayrı ayrı para verip ikisini de yanlarında taşımazlar.

12

– Bunun yerine Intel işlemcili 2’si 1 arada tablet bilgisayar ile istedikleri her şeyi özgürce yapabilirler!

The post Kadınların Teknolojiyi Kullanırken Asla Düşmediği 12 Hata! appeared first on iQ Turkey.

Sila Sveta lazer ışınları, video eşleştirme ve geleceğin jeneratif sanatı hakkında konuşuyor

$
0
0
svet_02

 

Modern video eşleştirme (video mapping) teknolojisi, her binayı sanat eserine dönüştürmeyi mümkün kılıyor. Tek ihtiyacınız olan birinci sınıf tasarımcılardan oluşan bir ekip ve bazı üst düzey projeksiyon ekipmanları. Nasıl çalışıyor? Hem Rusya’da hem de yurt dışında ışık projeksiyonu sektöründe kendine yer edinmiş olan Sila Sveta stüdyosunun CEO’su Denis Astakhov ile konuştuk.

St. Petersburglu olan Denis Astakhov, Rusya’da ITMO Üniversitesi’nde lazer teknolojileri eğitimi almış. 2008’de sistem entegrasyonu alanındaki bir şirkette çalışmaya başlayan Astakhov’un kariyeri, o zamandan itibaren entegrasyonun kullanıldığı yüksek teknoloji projeleriyle şekillendi.

Sila Sveta stüdyosu tam ona göre. “Araştırma ruhunu cesaret ve doğru türden bir çılgınlıkla bir araya getiriyor,” diyor.

denis

Moskova’nın kasvetli varoşlarını ışıklandırma

Stüdyo, Aleksandr Us ve Aleksey Rozov ortaklığında kuruldu. “İlk hayalleri, Çin’den ithal ettikleri slayt projektörleriyle Moskova’nın kasvetli varoşlarını aydınlatmaktı,” diye açıklıyor Astakhov. “Ne yazık ki kalıcı ışıklı reklamlar yerleştirme fikrini Rus yasalarının kısıtlamaları nedeniyle gerçekleştiremediler.”

Ancak, uzun zaman geçmeden St. Petersburg’da yaşayan yönetmen Lev Levinson ikiliyle iletişim kurdu ve ekipmanlarını büyük şehir festivallerinde gösteriler düzenlemek için nasıl kullanabileceklerini gösterdi.

İlk büyük bağımsız projeleri, 2007’de Moskova’daki Ostankino televizyon kulesinde yaptıkları ışık projeksiyonu gösterisiydi. Bu gösteri, bir yıl sonra 9 Mayıs’ta Poklonnaya Tepesi’ndeki Büyük Vatanseverlik Savaşı Müzesi’nde yeni bir ışık projeksiyonu gösterisiyle aynı anda tekrarlandı. 2011’de Sila Sveta’nın video eşleştirme alanında çalışmaya başlaması ve Moskova’nın Işık Çemberi Festivalinde ödül almasıyla gerçek anlamda büyüme başladı.

Şirketin şu anda Moskova ve Los Angeles’taki iki ofisinde 50 çalışanı var. Şirket, her ay ortalama dokuz proje gerçekleştiriyor ve bu işlerin yaklaşık yüzde 20’si uluslararası pazardan geliyor.

04s

Her şeyi değiştiren video eşleştirme projesi

Bir proje ön plana çıkıyor. 2011’de sektördeki herkesin binaları yıkılırmış veya yanarmış (ve daha sonra eski haline gelirmiş) gibi gösteren özel efektlere odaklandığı zamanlarda, Sila Sveta Moskova’daki Manege şovunda yaptığı benzersiz kurulumla sahneye çıktı.

Astakhov şöyle diyor: Manege şovu binanın geçmişinin hikayesini hip-hop müziğiyle gündemde yer tutan konularla bir araya getirdi.” “Bence bu proje, insanların yerlerinde doğrulup bizi fark ettiği ilklerden biridir.”

Manege’dan sonra, stüdyo ilk kalıcı kurulumunu, Lubyanka Meydanı’ndaki çocuklara yönelik alışveriş merkezinde yaptı.

“Karşılaştığımız çok sayıda teknik sorunun yanı sıra, içerik de oldukça zorlayıcıydı” diyor Astakhov. Beş dakikalık Rusya tarihi özetinin, çocukların ve ailelerinin görmek için çok uzak mesafelerden gelmelerini sağlayacak kadar ilgi çekici olması gerekiyordu.”

“Kreatif direktörümüz Aleksandr Us, sürekli iddialı fikirlerle gelir, bu fikirler ekip içinde tartışılır, geliştirilir ve aşama aşama hayata geçirilir. Bolşoy Tiyatrosu’nun ön cephesine yansıttığımız Kuğu Gölü şovu, bu fikirlerden birinin sonucuydu ve hazırlanması iki yıl sürmüştü.”

Bu ışık gösterilerini sahneye koymak kolay değil. Sila Sveta ekibi, temel bir fikir ürettiklerinde ve uygun bir bina bulduklarında, mühendisleri binanın boyutlarını ölçüyor ve fotografik bir inceleme yapıyor. Bazen doğru 3D modeli elde etmek için ayrıntılı bir lazerli tarama bile yapmaları gerekiyor. Böylece doğru projeksiyon ekipmanlarını seçebiliyorlar.

“Bu aşama tamamlandığında, kreatif ekibimiz senaryo üzerinde çalışmaya başlıyor,” diyor Astakhov. Kreatif direktör, hikayenin konusuna karar veriyor, sanat yönetmeni görsel ve stilistik bir konsept belirliyor ve süpervizör teknik çözümleri tanımlıyor. Daha sonra, sanat yönetmeni şov için tüm stil kararlarını, özel efektleri ve zaman çizelgesini içeren bir görsel senaryo taslağı çiziyor.”

01s

Taslak animasyondan nihai ışık gösterisine

“Sanat yönetmeni ve sanatçılarımız, bunu stil kareleri olarak adlandırdığımız, gösterinin en önemli ve en göz alıcı sahneleri olan ve tüm tasarımcılarımız için bir kalite kıstası belirleyen sahneler için bir temel olarak kullanıyor. Daha sonraki görevimiz tüm şovun taslak animasyonunu hazırlamak. Bu taslağa daha sonra çok sayıda ayrıntı ekliyoruz.

“Sonra süpervizör senaryonun bölümlerini tasarımcılarımıza dağıtıyor. Genellikle bir tasarımcı, baştan sonra bir hikayenin tek bir sahnesi üzerinde çalışıyor. Animasyon yönetmeni, sahneleri tek bir dosyada birleştiriyor. Videonun ekstra yüksek çözünürlüklü son versiyonu ortaya çıkana kadar birkaç hafta boyunca tüm bu süreçlerin üzerinden tekrar tekrar geçiyoruz.”

Şova yaklaşıldığında, Sila Sveta teknik ekibi gösteri mekanında ekipmanlarını kuruyor ve dosyayı medya sunucularına yüklüyor. Projeksiyonun binanın mimarisine göre ayarlamak, yerinde yapılması gereken yarı manuel bir iş. Sonrasında geriye Play düğmesine basmak kalıyor.

svet_03

Bağlantıda kalmak için 2’si 1 Arada teknolojisinden faydalanıyorlar

Her başarılı işin en önemli parçası iletişim. Astakhov’un iş arkadaşlarının tamamladığı görevleri gözden geçirmesi ve yorum yapması için hem çevrimiçi hem çevrimdışı 7/24 bağlantıda olması gerekiyor.

“Intel işlemcili 2’si 1 Arada cihazın bunun için ideal cihaz olduğunu gördüm,” diye açıklıyor, “bana mobilite ve yazılımlara kolay erişim ve verimli çalışma avantajları sağlıyor. [2’si 1 Arada] bulunduğunuz her yerde çalışmak için rahat bir ortam yaratmanızı sağlıyor. Ayrıca, aynı cihazı evde, harici bir monitörle iş yerinde, müşterilerle toplantıda veya uçakta ya da taksideyken kullanabiliyorum.”

Astakhov, video eşleştirme teknolojisinde kullanacakları yeni büyük gelişmenin jeneratif sanat olacağını düşünüyor. Bu terim, sanatçının doğrudan katkısı olmadan üretilen sanatı ifade etmek için kullanılıyor. Eskiden jeneratif grafikler 2D soyutlamalarla sınırlıydı, ancak günümüz bilgisayarlarının sağladığı güç ile büyülü 3D dünyalar gerçek zamanlı olarak yaratılabiliyor.

“Porsche Spor Araç Merkezi’nin açılışı için gerçekleştirdiğimiz projede bu gelişmelerden faydalandık. Vladimir Spivakov’un Moskova Orkestrası’nın çaldığı müziklerin görselleştirilmesiyle gerçek zamanlı grafikler ürettik.”

Peki, gelecekte neler yapacağız? Video eşleştirme teknolojisinin geleceğinde neler olacak?

“Daha yüksek çözünürlüklü, kompakt tasarımlı ve yüksek performanslı projeksiyon cihazlarının piyasaya çıkmasını dört gözle bekliyoruz,” diyor Astakhov. “Bu sayede iş istasyonlarımızı daha komplike görselleştirmeler için kullanabileceğiz. Seyirciler, yeni teknikleri ve konuları nasıl kullandığımızı fark ediyor.

“Kullandığımız araçları üreten şirketlere geribildirime açık oldukları ve bu teknolojilerin uygulamada nasıl kullanıldıklarına dikkat ettikleri için teşekkür ediyoruz. Bu, sektörün tamamı için çok güçlü bir yardımcı. Ekipmanlarımızın taşınabilirliğinin ve gücünün dünyanın birçok şehrinde güzel şovlarımızla daha çok insanı hayran bırakmamızda çok faydalı olacağından eminim!”

02s

 

The post Sila Sveta lazer ışınları, video eşleştirme ve geleceğin jeneratif sanatı hakkında konuşuyor appeared first on iQ Turkey.

Halo 5 Yeni Büyük e-Spor Olacak mı?

$
0
0
esports_Halo_iQ_1200x12001

Koca bir nesil oyun tutkunu için bir Halo ölüm müsabakasında kazanan vuruşu yapmaktan ve takımını zafere götürmekten daha güzel bir şey olamaz. Microsoft, ilk Halo Dünya Şampiyonası’yla bu heyecanı oturma odasından devasa e-Spor sahalarına taşımak için yoğun bir çalışma yürüttü.

Ancak oyunun en yeni bölümü Halo 5: Guardians, yeni büyük e-Spor olmak için gerekli özellikleri karşılıyor mu?

Halo 5’s baş yapımcısı Josh Holmes’un bu konuda şüphesi yok.

Holmes, kısa süre önce oyun sitesi Polygon’a Xbox e-Spor tarihindeki en büyük yatırımı yaparak bu mirası kucaklamaya hazır olduklarını belirtti. Oyunun yayıncısı Microsoft ise sözünde duruyor.

Şirket, dünya şampiyonları için 1 milyon dolar ödülle yatırım yaptı ve turnuvayı dev bir etkinlik olarak konumlandırarak kitle finansmanıyla ek 700.000 dolar topladı.

Halo 5

Ancak birçok oyuncunun yer aldığı başarılı bir turnuvayı finanse etmek ve düzenlemek, sevilen bir oyunu başarılı bir e-Spora dönüştürmek için yalnızca ilk adım.

Halo Dünya Şampiyonası’na ilgi duyan kitle giderek büyüyor. Bu ay yayınlanan bir Juniper Research raporuna göre, e-Spor hedef kitlesi 2020 itibariyle iki katına çıkarak yılda 310 milyon seyirciye ulaşacak. Günümüzde, NFL dünya genelinde 220 milyona ulaştı ve bu rakam Formula 1 yarışlarının izleyici kitlesinin yarısına tekabül ediyor. Yarışmalara katılan ve internetten izleyen fanlarla ünü daha da yayılıyor. “

Seattle’da bulunan e-Spor şirketi Unikrn‘nin CEO’su ve kurucusu Rahul Sood’a göre bu yalnızca oyunu oynayanların sayısıyla ilgili değil. En zor olan, izleyici kitlesini arttırmak.

Microsoft’un mevcut ve emekli olmuş Halo oyuncuları varken, bir izleyici kitlesi oluşturmak çok da zor olmasa gerek. Günümüz oyuncularının birçoğu için, Xbox’ın kırmızı ve mavi arasındaki patentli çarpışmaları, belleklere kazınan önemli bir video oyunu deneyimini oluşturuyor.

Halo_5_2_no credit
Halo 5 ekran görüntüsü

Anaakım kitlenin, bir Halo oyununu izlemesi ve olanları anlaması, Defense of the Ancients (DOTA) oyununu anlamasından daha kolay, diye açıklıyor Sood. “Microsoft’un böyle bir avantajı var.”

Çok sayıda insanın oyuna aşina olması sayesinde, oyunun en erişilebilir e-Spor olma potansiyeli bulunuyor.

Ancak, sorun şu ki son 15 yıldır, modern rekabetçi oyun ortamında, şu anda en popüler nişancı oyunu olan Counter-Stike: Global Offensive gibi öne çıkan bazı oyunlar var. Bu da Halo’nun hareketli bir e-Spor dünyasına yedek kulübesinden katıldığı anlamına geliyor.

Ayrıca, genel kabul görmüş bir kural olarak, e-Spor severler Blizzard’s Heroes of the Storms gibi çok oyunculu çevrimiçi savaş alanı oyunlarının yoğun stratejik içeriğini fazla zeka gerektirmeyen birinci kişi nişancı oyunlarına tercih ediyor.

Counter Strike Global Offensive ekran görüntüsü
Counter-Strike: Global Offensive ekran görüntüsü

Buna göre, Halo’nun e-Spor fanatiklerinin kalbini ve aklını çalmasına bel bağlamak biraz kumar oynamak gibi. Oyuncular, maymun iştahlı bir kitle ve en sevdikleri oyunların pazarlama baskılarıyla hiçbir ilgisi yok. “

Intel Extreme Masters Dünya Şampiyonası‘nın pazarlama müdürü George Woo, hedef kitlenin ne yapacağını tahmin edemiyorsunuz, diyor. Woo, dünyanın çeşitli yerlerinde düzinelerce e-Spor yarışmasının düzenlenmesine yardımcı oldu. “

Hedef kitlenin çok seveceğini düşündüğünüz bir ürün oluyor, ama sevmiyorlar. Başarılı olmayacağını düşündüğünüz bir ürün ise çok sevilebiliyor.”

Ona göre, Rocket League 2015’te gizlendiği yerden çıkarak büyük bir sükse yaptı.

Yayıncı olarak, bir oyun geliştirirsiniz, pazara sürersiniz ve insanların ilgisini çekeceğini umarsınız, diye açıklıyor Woo.

Peki ya şanslıysanız? Bir anda patlama yaparsınız diyor, e-Spordaki popülaritesine başka hiçbir oyunun erişemediği League of Legends’a atıfta bulunarak.

Rocket League ekran görüntüsü
 Rocket League ekran görüntüsü

Microsoft’un yeni büyük e-Spor’u yaratırken karşılaşacağı en büyük zorluklardan biri, Halo 5’in hala Halo olması.

Birkaç yıl önce, video oyunlarının çıkışı filmler gibi olurdu, çıktığı zaman birçok insan izler ve yavaş yavaş unutulmaya başlardı, diyor Electronic Sports League profesyonel oyun başkan yardımcısı Michal Blicharz. “

Artık, insanların yıllarca sonuna kadar tek bir oyunu oynadığı ve hiç sıkılmadığı ücretsiz oyunlar var. Bu da e-Spor dünyasını tamamıyla değiştirdi.

Halo, kendini bu oyuna adamış, hiç aksatmadan oynamaya devam eden bir topluluğa hitap ediyor ve seri hala eski gişe rekorları kıran filmlerin döngüsünde devam ediyor: Her birkaç yılda bir yeni bir oyun çıkıyor ve biraz reklamı yapılıyor ve yavaş yavaş unutuluyor.

Halo 5 ekran görüntüsü
Halo 5 ekran görüntüsü

e-Spor olarak hayatta kalabilmesi için oyuncuların ilgisini çekmek adına birinci sınıf bir turnuvadan daha fazlasına ihtiyacı olacak. Blicharz’a göre oyunseverlerin ilgisini korumak için Halo’nun sürekli gelişim, dengeleme ve güncelleme yaklaşımını benimsemesi gerekecek.

Bu sefer, geliştirici 343 Industries çok oyunculu oyunlarda sürekli geliştirme yaklaşımını benimsiyor ve e-Sporların büyümek ve nefes almak için ihtiyaç duydukları sürekli geliştirme ve ince ayarları sunacağına söz veriyor. Oyun, oyuncuları sahaya çekmek istediği için bu yaklaşım özellikle çok faydalı olacaktır.

Mart ayındaki finallerde en iyilerin iyisi yarışacak ve dünyanın beş farklı bölgesinden on altı Halo ekibi katılacak. Ödülün bu kadar büyük olması, oyuncuların en iyi oyunlarını sergileyeceğini ve kıran kırana bir birincilik mücadelesi olacağını gösteriyor.

Halo oyuncuları, geliştiricilerin ve etkinliği planlayanların yardımıyla, büyük ödülü kazanmak için gez ve arpacıklarına odaklanırken, e-Sporları izlemeyi seven taraftarlar yeni heyecanlar duyacak.

The post Halo 5 Yeni Büyük e-Spor Olacak mı? appeared first on iQ Turkey.

Programlanabilir Giyilebilir Teknolojilerle Kızları STEM Alanlarına Teşvik Etme

$
0
0

Cassidee Moser, iQ Yazarı ve Kill Screen Freelance yazarı Twitter

Arkadaşlık bilekliklerini dijital çağ ile buluşturan Jewelbots, küçük kızlara hızla büyüyen giyilebilir teknoloji dünyasında dolaşmayı ve kendi kodlarını yazmayı öğretiyor.

İster Kod Kraliçesi Grace Hopper olsun ister yeni kadın inovasyon mühendisleri dalgası, moda markaları CEO’ları ve müzisyenler olsun, genç kızlar bugün başarıya giden yolda bilim, teknoloji, mühendislik ve matematiği (STEM) kullanan çok sayıda rol modele sahip.

Daha çok rol modele sahip olmaları önemli, ancak iPhone çağının arkadaşlık bilekliği olarak adlandırılan Jewelbots‘un kurucularına göre, yeni nesil kadın liderler ve mucitler, küçük yaştan itibaren STEM ile uğraşmaya başlayacak.

“Çocuklar eğlenmek ister; onların işi bu,” diyor Jewelbots’un kurucu ortağı Brooke Moreland.

Gücünü Arduino Gemma mikro denetleyicilerden alan bu programlanabilir giyilebilir cihazlar, kızlara saatlerini kişiselleştirmek için donanımı nasıl kullanacaklarını ve nasıl yazılım kodları yazacaklarını öğretiyor.

“Ne kadar eğlenebileceklerini fark ettikleri anda, kendilerini kaptıracaklar,” diyor Moreland.

Küçük kızları uygulamalı teknolojiyle buluşturmak, günümüzde kadınların yeterince yer almadığı kariyerlere götürebilir. Hatta birçoğuna Moreland ve Jewelbots kurucu ortağı Sara Chipps gibi STEM alanında kendi şirketlerini kurmaları için ilham verebilir.

Moreland ve Chipps, Jewelbots ile kızları yeni video oyunları programlamaktan bilgisayar bilimleri okumaya kadar birçok kariyere teşvik ediyor. Dijital bileklikleri kurcalamak, kızların kendi meraklarını ve teknoloji ve iş dünyasında liderler arasında girme potansiyellerini serbest bırakmalarına yardımcı oluyor.

Web

Kendisi de bir geliştirici olan Chipps, kâr amacı gütmeyen Girl Develop It kuruluşunun kurucu ortağı. Genç kadınları güçlendirmenin önemini ilk kez Flatiron School’da yazılım kodlama dersi verirken fark etti. Özellikle kız öğrencileri çok heyecanlıydı ve biri zaman ayırıp onlara gösterene kadar yazılımla neler yapabileceklerini bilmiyorlardı.

“Çeşitlilik, daha iyi bir ürünün ortaya çıkmasını sağlıyor. Ancak günümüzde yazılım yalnızca bir demografik grup tarafından geliştiriliyor,” diyor Chipps AlleyWatch‘a verdiği bir röportajda. “Teknoloji, büyüme oranının çok yüksek olduğu bir alan ve eğer kadınlar teknolojiye odaklanmazsa ileride iş bulamayacaklar.”

jewelbots_2_nocredit-2

Küçük yerel şirketlerden küresel kurumsal şirketlere kadar birçok şirket de iş yerinde çeşitliliği sağlamaya çalışıyor.

“Teknoloji ve mühendislik, DNA’mızın bir parçası ve çeşitliliğin olduğu bir mühendislik işgücünün sektörde inovasyonu ve büyümeyi sürdürmek için çok önemli,” diyor Intel’de çeşitlilik ve çeşitliliğin benimsenmesi işlerini yürüten Danielle Brown. Şirketin işyerinde çeşitlilik için verdiği 300 milyon dolarlık taahhüdü, kadınların ve yeterince temsil edilmeyen azınlıkların önünü açıyor. Bu çalışmalarda kaydedilen ilerlemeler 2015 Çeşitlilik ve Çeşitliliği Benimseme Raporunda yayınlandı.

Brown, geleceğin işgücünün becerilerinin merak, yaratıcılık ve tasarıma olduğu kadar teknik yeteneklere de bağlı olduğunu belirtiyor. Brown, Intel’in kızların STEM alanlarına olan merakını ve ilgisini teşvik etmek için 2016’da üniversite kampüslerine ziyaretler, tasarım fikirleri bulma kampları ve hackathon gibi bu genç kızları rol modelleri ve STEM’deki iş fırsatlarıyla buluşturacak bir dizi aktivite düzenleyeceğini söylüyor.

Moreland, daha çok kadını STEM alanlarına teşvik etmenin daha çeşitli bir inovasyonu beraberinde getirebileceğini ve dünya nüfusunu daha iyi yansıtacağını belirtiyor.

“Şu anda kadınlar inanılmaz önem taşıyan bu rollerin küçük bir yüzdesini oluşturuyor,” diyor. “Kadınların seslerinin ve fikirlerinin duyulmasını istiyoruz. Yeni nesil kadınları bu alanda başarılı olmak için ihtiyaç duydukları becerilerle güçlendirmek istiyoruz.”

Jewelbots veya Cuff gibi diğer örnekler ve Girls Make Games ve Black Girls Code gibi kamplarla, küçük kızlar dünyayı değiştirmek için kendi teknolojilerini geliştirme fırsatları elde ediyor.

The post Programlanabilir Giyilebilir Teknolojilerle Kızları STEM Alanlarına Teşvik Etme appeared first on iQ Turkey.

Twitter’ın 10’cu Yılı : Tweet atma hakkında bilmediğiniz 7 şey

$
0
0

Gerçekten 10 yıl oldu mu? Twitter, 21 Mart 2006’da Odeo yönetim kurulu üyeleri Jack Dorsey, Evan Williams, Biz Stone ve Noah Glass’ın bir beyin fırtınası oturumundan sonra doğdu. SMS tarzı sosyal ağ, 320 milyon insanının günde 500 milyon tweet’ini kapsayacak kadar büyüdü.

Peki Twitter, tweet’ler ve hashtag’ler hakkında neler biliyorsunuz? Örneğin şunları biliyor muydunuz?

1. Twitter’ın ilk adı twttr’dı.

Aslında Jack Dorsey’in 2001’de tasarladığı özgün fikrin adı ‘stat.us’ idi. Bu, durumunuzu küçük takipçi gruplarına yayınlamak üzere tasarlanan bir SMS hizmetiydi. “Daha ‘canlı’ bir LiveJournal yaratmayı düşünüyordum,” diyor Dorsey. “Gerçek zamanlı, güncel, mobil. Bulunduğunuz yerden AIM durumunuzu güncelleyip paylaşmaya benziyor.”

Beş yıl sonra, Dorsey fikrinin Web tabanlı bir versiyonunu çalıştığı podcast şirketi Odeo ile paylaştı. “Twitter adı @Noah Glass & ve Oxford English sözlüğünden geldi: “kısa, sonuçsuz bilgi, kuşların cıvıltısı,” diye anımsıyor Dorsey. Bu ad, flickr’dan ilhamla twttr olarak kısaltıldı (twitter.com adresi kullanılabilir durumdaydı).

Ekip 13 Mart’ta twttr’ı programlamaya başladı ve ilk tweet Twitter’ın resmi doğum günü olan 21 Mart’ta gönderildi.

just-setting-up-twttr

2. Başlangıçta Twitter’ın karakter sınırı yoktu

Twitter 15 Temmuz 2006’da halkın kullanımına sunulmadan önce 140 karakterden uzun mesajlar art arda gönderiliyordu. Twitter’ın ün kazanmasını sağladığı söylenebilecek olan 140 karakter sınırı, SMS mesajlarının 160 karakter sınırından ilham alınarak getirildi — Twitter kullanıcı adı için 20 karakter, mesaj için ise 140 karakter. Twitter’ın oluşturulmasına yardımcı olan Dom Sagolla olayı şöyle hatırlıyor:

“Mesajın önünde kullanıcı adı ve iki nokta üst üste imine yer bırakacak şekilde 140 karakterde karar kıldılar. Şubat 2007’de @Jack [Dorsey] bu projeye başlamamda bana ilham veren bir şey yazdı: ‘Bir insan 140 karakterle dünyayı değiştirebilir.’”

3. Twitter’ın popülerliği için gazetecilere teşekkür edebilirsiniz

Mart 2007’ye kadar Twitter önemli bir yükseliş yakalamamıştı. Nihayet Güney’de Southwest festivalinde heyetlerin birbirleriyle iletişim kurmasına yardımcı olduktan sonra hız kazandı ve hakkında birçok olumlu dedikodular dolaşmaya başladı. Tweet’ler üçe katlandı, farkındalık arttı ve Twitter SXSW Web Ödülünü kazandı. Dorsey, Twitter’ın başarısında gazetecilerin ve blog yazarlarının rolü olduğunu belirtiyor.

“Teknolojiyi ilk benimseyen çevrelerden sonra, gazeteciler Twitter’ı kullanmaya başladı,” diyor. “Siteyi bir kaynak olarak, haberleri duyurmak ve işlerini birleştirmek için kullandılar… Gazeteciler, bu kadar hızlı büyümemizde büyük rol oynadı ve hala insanların Twitter’ı kullanma nedenlerinden en önemlisi haberler. Doğal bir durum.”

4. Hashtag Twitter’ın fikri değildi

Twitter’da harika hashtag’ler gördük. 2015’teki en büyük hastag’lerden bazıları #JeSuisParis, #BlackLivesMatter, #MarriageEquality ve #RefugeesWelcome oldu. Ama hashtag’in Twitter’ın fikri olmadığını biliyor muydunuz? 23 Ağustos 2007’deki tweet’iyle, Twitter kullanıcısı, eski Google çalışanı ve Uber’in Geliştirici Deneyim Lideri olan Chris Messina tarafından önerilmişti.

hashtag-invention

5. Twitter haber medya kuruluşlarını kendi oyunlarında mağlup etti

Ocak 2009’da Hudson nehrine düşen US Airways uçağını hatırlıyor musunuz? O inanılmaz sahnenin ilk fotoğrafı, Janis Krums tarafından Twitter’da paylaşılmıştı. Bu, Twitter’ın son dakika haberleri kaynağı olabileceğini ve kalabalıkların canlı olaylara geleneksel medyadan daha hızlı yanıt verebileceğini gösterdi.

Bugün, neredeyse bütün medya kuruluşlarının bir Twitter hesabı var ve sosyal medya siteleri de bir son dakika haber kaynağı haline geldi. Bir kraliyet düğününün duyurulmasından Usame Bin Ladin baskınına, gol haberlerinden halkla ilişkiler duyurularında kadar her şey Twitter’da. Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronotlar bile tweet atıyor.

2009
Hudson’da bir uçak var… Tweet ve fotoğraf @jkrums (about.twitter.com aracılığıyla).

6. Haftada iki milyon tweet atılıyor ve sayı giderek artıyor

2011 itibariyle, 100 milyonu aşkın aktif Twitter kullanıcısı haftada 1 milyardan fazla tweet gönderiyordu. Mısır’daki Arap Baharı Twitter üzerinden başladı ve sitenin cazibesi Başkan Obama’nın 2012 seçimlerindeki zafer tweet’iyle onaylandı.

O zamandan beri, Twitter Boston Maratonu saldırılarını, Breaking Bad’in bitişini, Bat Kid’i, 2014 Dünya Kupası’nı, İskoçya’nın bağımsızlık referandumunu ve Paris silahlı saldırılarını takip etti. Saniyede ortalama 6.000 tweet atılıyor; bu da dakikada 350.000, günde 500 milyon veya yılda 200 milyar tweet anlamına geliyor.

Twitter Sayacına göre (Mart 2016), Katy Perry 83 milyon takipçiyle Twitter’da en çok takip edilen kişi. Onu Justin Bieber (76 milyon), Taylor Swift (72 milyon), Barack Obama (70 milyon) ve YouTube (60 milyon takipçi) izliyor.

7. 140 karakter sınırı kaldırılacak mı?

Twitter’a ne olacak? Twitter, şimdiye kadar Tweetdeck, Posterous, Vine, Twitpic ve Periscope dahil 51 küçük şirketi ve girişim şirketini satın aldı. Bu sırada mobil reklamcılık, sosyal analizler, mobil TV, video paylaşımı ve yapay zeka alanlarında deneyim kazandı.

En ilginci de Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey’in “güzel bir sınırlama” olarak tanımladığı 140 karakter sınırını sona erdireceğine yönelik göstergelerin olması.” Twitter’ın doğrudan mesaj sistemindeki sınırlama şimdiden kaldırıldı ve aynısı tweet’ler için de yapılabilir.

“İnsanların Twitter’da neler yaptığını uzun süre gözlemledik,” diye bir tweet gönderdi Dorsey Ocak ayında, “ve metinlerin ekran görüntülerini alıp bunları tweet’lediklerini gördük. Bu metin, resim yerine gerçekten metin olsaydı nasıl olurdu? Arama yapılabilen bir metin. Vurgulanabilen bir metin. Bu, daha çok kullanım olanağı ve güç demek.

“Twitter’ı Twitter yapan şey, hızlı, açık, canlı sohbet olanağı tanıması. Her zaman bunu güçlendirmek için çalışacağız. Dünyadaki herkes için, her dil için!”

Gelecekte ne olacağı bilinmez, ancak Twitter’ın bilgi paylaşım şeklimizi değiştirdiği bir gerçek. Yaşlı kuş, doğum günün kutlu olsun. — Dean Evans (@evansdp)

The post Twitter’ın 10’cu Yılı : Tweet atma hakkında bilmediğiniz 7 şey appeared first on iQ Turkey.

Nasıl İnsansız Hava Aracı Yarışçısı Olunur?

$
0
0

Ken Kaplan, iQ Yazarı ve Intel iQ Baş Editörü

Rotor Riot ekibinin Dünya İnsansız Hava Aracı Yarışı macerasına ortak olun.

En önemli insansız hava aracı turnuvalarında yarışmak için takım çalışması, pratik, teknik kurcalama becerileri, hız tutkusu ve sanal gerçeklikte ustalık gerekiyor. Ancak Steele Davis ve Rotor Riot‘taki ekip arkadaşlarına göre, daha hızlı olmanın sırrı rahat ve sakin kafayla hareket etmekten geçiyor.

Steele_Davis_Rotor_Riot_Drone_Flight-e1457628083824-uk

“Yarışmayı veya hayatı çok ciddiye almamaya çalışıyorum,” diyen Davis’in ekibi, 2016 Dubai Dünya İnsansız Hava Aracı Yarışı ön elemelerinde 100 ekibe karşı yarışmaya hazırlanıyor.

‘Kendin ol’ düşüncesinin hakim olduğu bu ruh hali, Davis ve ekip arkadaşı Chad Nowak’ın Dünya İnsansız Hava Aracı Yarışı’nda yarışan 32 takım arasında ilk 10‘a girmesine yardımcı oldu.

Günümüzün en büyük uluslararası insansız hava aracı yarışması olan ve toplam 1 milyon dolar ile alanında en büyük ödüle sahip olan etkinlikte, insansız hava araçları gökyüzünü kapladı.

Kendisi de bir insansız hava aracı yarışçısı ve macera sporları tutkunu olan Dubai Veliaht Prensi Hamdan Bin Muhammed bin Raşid El Makdum tarafından yetkilendirilen yarışın uluslararası sahası ve yatırımlar, profesyonel insansız hava aracı yarışlarının hızlı bir çıkış yaptığını kanıtlıyor.

Ekiplerin Dubai’ye gidebilmek için Los Angeles, Güney Kore, Almanya ve Çin’de bir kaç şehirde düzenlenen ön elemelerde başarılı olmaları gerekiyor. Ekipler, insansız hava aracını kontrol eden bir pilot, insansız hava aracının çevresiyle iletişim kurması için bir rotacı, arızalara karşı bir teknisyen, pit stop lideri ve ekip yöneticisinden oluşuyor.

Yarışmada 32 ekip elemeden geçerek 16’ya düşüyor, sekizer takımla iki yarı final yapılıyor ve finallerde kazanan belli oluyor.

Rotor Riot’un üyeleri, üç farklı yarışma ekibi oluşturmak için pilot ve görev değişiklikleri yaptı: Rotor Riot Steele, Rotor Riot Nowak ve Charpu FPV (Rotor Riot pilotu Tommy Tibaja liderliğinde). Yarışlarda son dörde kaldıklarında birbirlerine karşı bireysel olarak yarışsalar da, bilgiler ekip üyeleri arasında açık bir şekilde paylaşılıyor.

Ön elemeler kapalı alanda yapılıyor ve açık havada yapılan finallerin üçte biri büyüklüğünde bir pisti kapsıyor. Ana pistte hareket eden kapılar, özel geçitler ve özel bonus engelleri olduğuna ilişkin söylentiler, turnuva başlayana kadar bir şekilde gizli tutuldu. 591 metrelik açık hava pisti, dünyanın en iyi insansız hava aracı pilotlarına özel olarak inşa edildi. Organizatörler teknolojinin daha önce hiç bir pistte bu kadar fazla kullanılmadığını belirtiyor.

Womak, küçük kapalı pistlerle Dubai’deki büyük pist arasındaki farkın insansız hava aracının her piste en iyi şekilde uyum sağlaması için farklı bir tasarım veya modifikasyon gerektirmesi olduğunu belirtiyor. O tarihlerde Dubai’de son 10 yılın en kötü yağmur fırtınasının yaşandığını ve bunun pilotların pratik yapmasını bile zorlaştırdığını da söylemeye gerek bile yok.

“Nihayetinde her şey pilotlara ve hava şartları (rüzgar), pist dinamikleri ve radyo frekans sinyallerindeki parazitler gibi kontrol edilemeyen değişkenlere uyum sağlama becerilerine bağlı oluyor,” diyor Nowak.

Ekip Çalışmasıyla Ödüllerin Peşindeler

1 milyon dolarlık ödülün bir kısmını almak güzel olur, ancak Rotor Riot daha çok eğlenmeye odaklanıyor.

“Gelecek vaat eden pilotlarla tanışmayı seviyorum,” diyor ortalama insansız hava yarışçılarından biraz daha genç olan 26 yaşındaki Davis.

 

Rotor_Riot_Dubai2016-e1457628167714-uk

“Dubai’de henüz 14 yaşında ve bize ciddi rakip olabilecek çocuklar var,” diyor.

“Bu yarışın en güzel yanı, yıllardır çevrimiçi olarak tanıdığımız insanlarla ilk kez yüz yüze görüşme olanağı buluyor olmamız.”

Davis, mükemmel bir uzaktan kontrol menzili sağlayan ve bu özelliğiyle inşa edilmiş en zor pistte çok yararlı olacak Dubai Edition Team BlackSheep Crossfire‘ı kullanacak.

Rotor_Riot_TBS-Crossfire_TX_radio_controller-1024x576-uk

Rotor Riot ekipleri, 260-270MM dört pervaneli robot helikopterleri kullanıyor. Bunlar gövdeden çapraz geçen pervane motorlarından oluşuyor. Her pervane, altı inç uzunluğunda ve cam takviyeli naylondan yapılıyor. İçinde kameralar, elektronik hız kumandaları, şarj edilebilir piller, laptop ile programlanan uçuş kumandaları bulunan insansız hava araçları, tam gazda dakikada 36.600 devire ulaşabilen üç motora sahip.

Her zaman anı yaşamayı seven Rotor Riot ekip üyeleri, arkadaşça şakaları ve yaramazlıkları seviyor. Özellikle Davis, ekip arkadaşları kahkahaya boğulmadan önce sözlerinin basit veya daha derin bir anlamını ararken zamanı kısa bir anlığına donduran spontane şakalarıyla ünlü. Bu şakalar ekibin YouTube videolarının olmazsa olmazı haline geldi.

“Mr. Steele” olarak bilinen Davis, yıllarca bir hobi mağazasında çalışan ve uzaktan kumanda teknolojisi hakkında geniş bilgiye sahip bir elektronik mühendisi.

Takımın diğer üyeleri ise; yarışmalara tam boyutlu planörlerle başlayan Avustralyalı Chad Nowak, diğer adıyla “FinalGlideAUS,” FPV insansız hava aracı uzmanı Carlos “Charpu” Puertolas ve Hollywood, Pasadena ve Las Vegas kulüplerinde ünlü bir DJ olan Tommy “Ummagawd” Tabajia.

Rotor Riot, 2015’te Flight Test‘in baş yapımcısı Chad Kapper‘ın bu dört insansız hava aracı pilotunu YouTube’da yeni bir insansız hava aracı yaşam tarzı video dizisi için bir araya getirmesiyle kuruldu.

İnsansız hava aracı yarış ekibi Rotor Riot

Rotor Riot, ipuçlarını ve numaraları paylaştıkları için insansız hava aracı hayranlarını yarışlara beraberinde getiriyor. Ancak asıl büyü, onların meraklı, zekice yorumları ve gerçek dostluklarıyla ortaya çıkıyor.

Geleceğin İnsansız Hava Aracı Yarışçıları İçin Tüyolar

Davis’in ilk insansız hava aracı, şimdi geliştirip uçtuğu çok pervaneli insansız hava araçlarından (multirotor) daha büyük ve ağır olan Team Black Sheep Discovery Pro idi. Yalnızca birkaç yıldır insansız hava araçlarını uçuruyor. Önceden 3D helikopterler kullanıyordu, şimdi ise çok sayıda pervane gücüne sahip UAV’ler olan multirotorları uçuruyor.

“Kaç insansız hava aracı yaptığımı hatırlamıyorum bile” diyor. “Çoğunun modeli aynı, ancak pist yarışları veya serbest stil uçuşlar gibi farklı amaçlara yönelik farklı özelliklere sahipler.”

Steele_Davis_Chad_Worak_Rotor_Riot_2016

Davis, eğitimlerde çok gayretli ve biraz asi. Her hafta yaklaşık 40 üç dakikalık uçuş yapıyor ve başkalarının videolarını izleyerek zaman geçirmekten kaçınıyor.

“Her zaman bir inovatör oldum ve bunun için zihninizi açık tutmanız ve genel kurallardan uzak durmanız gerekiyor,” diyor Davis. “Yeni başlayanlara tavsiyem, bu hobiden keyif alan diğer insanları tanımak için zaman ayırmaları.”

Nowak, Dubai’de, eğlence ve şakaların pist içinde ve dışında her an yer aldığını belirtiyor.

“Yarışçılar eğlenmek ve ortak ilgi alanları etrafında arkadaşlıklar kurmak için burada.”

Rotor_Riot_Drone_Race_Prep_Dubai2016-e1457628218551-1024x512-uk

 

The post Nasıl İnsansız Hava Aracı Yarışçısı Olunur? appeared first on iQ Turkey.

Müzik veri akışı dünyasındaki yenilikler

$
0
0

2015’te internet radyolarından 317 milyardan fazla şarkı dinledik. ‘Radyo’ sözcüğünün anlamı, son birkaç yılda büyük ölçüde değişti.
Cızırtılı AM yayınlarıyla başlayan olgu, FM, DAB, uydu ve internet yayını aşamalarından geçerek günümüzün binlerce şarkı, albüm ve çalma listesini talep üzerine sunan, aboneliğe dayalı müzik akışı hizmetlerine dönüştü.

Apple Music, Google Play Music, Spotify, YouTube Music, Deezer, Pandora, Tidal hizmetleri ve HP Lounge gibi yeni çıkan hizmetlerin tümü istediğiniz müzikleri istediğiniz zaman çalan geleceğin radyolarını temsil ediyor. Veri akışı, müzik dinleme alışkanlıklarımızı değiştiriyor.

Bizim sözümüze güvenmiyor musunuz? En son Nielsen Music verilerine göre (ABD), 2015 yılında internetten 317,2 milyar şarkı dinlenmiş. Bu rakam, 2014’te 164,5 milyardı. Bu %93’lük artış ağızları açık bırakıyor.

İstatistiklere göre, 2015’in en popüler albümü Adele’in 25 adlı albümü olurken, onu Taylor Swift’in 1989 ve Ed Sheeran’ın adlı albümleri izliyor. Mark Ronson’ın Bruno Mars ile birlikte söylediği Uptown Funk! şarkısı ise birinci sırada yer alıyor. Kayıt sektörünün en büyük markası olan Universal Music Group’un sanatçıları, %38,5 müzik dinleme payına sahip.

Tabi ki veri akışı hizmetleri daha popüler hale gelirken, dijital satışlar olumsuz etkilenmeye başladı. Nielsen, 2014’te 1,1 milyar olan dijital satışların %12,5 düşüşle 2015’te 964,8 milyon olarak kaydedildiğini belirtiyor. CD albüm satışları, %8,3 azalırken, dijital müziğin güçlenmesiyle başlayan düşüş devam ediyor. Bunun yanında, satışlarındaki %29,8 artışla vinil plaklar adeta yeniden doğuyor.

HP-Lounge3-1024x683

Kişiselleştirme anahtar rol oynuyor. İnovasyon da öyle. Spotify, internetteki en büyük müzik dinleme, çalma listesi oluşturma deneyimlerinden birini sunuyor. Apple Music, kişisel tavsiyelerde bulunuyor ve 7/24 radyo istasyonu sunuyor.

Tidal, yüksek netlikte, kayıpsız sese odaklanarak 2015’te önemli bir çıkış yaptı. Intel’in katılımıyla hizmete sunulan HP Lounge, sizi sevdiğiniz sanatçılara yakınlaştırarak diğer tüm oyunculardan sıyrılmayı hedefliyor.

Bunu sahne arkası haberler, videoların çekimleri gibi özel içerikler, en sevdiğiniz sanatçıların konserlerine bilet kazanma şansı, provalarda sanatçılarla tanışma, kayıt stüdyosu ziyaretleri gibi paranın satın alamayacağı müzik deneyimleri ve VIP paketleriyle gerçekleştirmeyi umuyor.

Veri akışı hizmetlerinin internet kullanıcıları arasındaki gözle görülür popülaritesine rağmen, hala bu hizmetlere para ödeme konusunda pek istekli değiller. Ücretsiz deneme sürümleri sağlanıyor. Spotify’ın ücretsiz ve reklamla desteklenen bir sürümü var. Apple Music ise üç aylık ücretsiz deneme sürümü sunuyor. HP Lounge uygulaması, UMG müziklerine ve özel sahne arkası içeriklerine sınırsız* erişim sağlıyor.

Radyo yayınları henüz ömrünü tamamlamadı. Ancak radyonun geleceği çevrimiçi dünyada. Artık bir Spotify çalma listesinin bir parçayla fırtınalar koparabileceği, sosyal medyadaki muhabbetlerin sanatçılar için pazarlama kampanyalarından daha etkili olabileceği dijital çağda yaşıyoruz.

Screenshot-192-1024x576

Müzik hizmetleri arasında sıkı bir rekabet var ve birçoğu müzik veri akışının tek başına yeterli olmadığını fark ediyor. Müzikseverler, sevdikleri müzikle yaşamak, o müziği her açıdan keşfetmek, onun hakkında konuşmak ve onu yepyeni şekillerde yaşamak istiyor.

Yeni nesil internet radyosu hizmetleri, tam olarak bunları yapmalarına olanak tanıyacak.

Yasal uyarı: *Universal Music portföyüne 12 ay boyunca ücretsiz sınırsız erişim (HP Windows 10 müşterileri için).

 

The post Müzik veri akışı dünyasındaki yenilikler appeared first on iQ Turkey.


Hedy Lamarr İlk Kablosuz Teknolojiyi Nasıl Buldu?

$
0
0

Görünüşü nedeniyle gözardı edildiği için mutsuz olan “dünyanın en güzel kadını”, Nazi denizaltılarını batıracak gizli bir iletişim sistemi geliştirmek için yola çıktı.

Avusturyalı yalnız bir göçmen, sahne giysilerinden sıyrıldı ve topuklu ayakkabılarını fırlattı. Filmden kalan makyajını dikkatle silerken daha önemli rollerde oynatılmamaktan şikayetçiydi. Bir kadeh Pinot Noir eşliğinde kendine üzülmek yerine, kararlı bir şekilde daha önce gelişmiş trafik ışıklarını icat ettiği çizim masasının başına geçti.

Dünyaya güzel bir yüzden daha fazlası olduğunu burada kanıtlayacaktı.

Bu sahne, bir Oscar yemi gibi görünüyor ama aslında gerçek çok daha etkileyici. Bu, bir teknoloji kahramanına dönüşen Hollywood yıldızı Hedy Lamarr’ın gerçek yaşam hikayesi.

Katkıları ölümünden sonra 2014 yılında National Inventor’s Hall of Fame’de tanınan mucit Lamarr, Bluetooth, GPS ve Wi-Fi’da kullanılan bir sistemin geliştirilmesine yardımcı oldu.

Lamarr’ı bu kadar ilginç bir karakter kılan oyuncu ve inovatör olarak geçirdiği ikili yaşamı. Bu, Google doodle tasarımcısı Jennifer Holm’un Lamarr’ın doğumunun 101. yılında tasarladığı doodle’da harika bir şekilde tasvir ediliyor.

“Lamarr’ın Google’da bir nevi mistik bir statüsü var ve onun hikayesini bir doodle ile anlatma şansına sahip olmak ve beni çok heyecanlandırdı,” diye yazıyor Holm tasarladığı doodle hakkında. “Sarı bir not defterine resimli bir taslak çizmek, Lamarr’ı farklı senaryolarda, gündüz bir film yıldızı, gece bir mucit olarak nasıl göstereceğimi bulmama yardımcı oldu.”

Güzellikten Önce Zeka

Lamarr bir Hollywood yıldızı olarak Clark Gable ve Spencer Tracy’nin karşısında baştan çıkarıcı bir kadını oynamış olsa da görünüşü konusunda takıntılı tipik bir yıldız değildi.

“Her kadın çekici olabilir,” diyordu. “Tek yapmanız gereken sabit durmak ve aptal görünmek.”

Pulitzer ödüllü yazar Richard Rhodes’un Hedy’s Folly: The Life and Breakthrough Inventions of Hedy Lamarr, The Most Beautiful Woman in the World adlı kitabında belirttiği gibi Lamarr için iyi zaman geçirmek, akşam yemeği partisinde zeki arkadaşlarıyla sohbet etmek demekti.

“Hedy içmezdi. Partileri sevmezdi,” diyor Rhodes NPR’a. “Hedy’nin zamanını geçirmek için başka bir şeyler bulması gerekirdi.”

Bu “başka bir şey” icatlar yapmaktı ve Lamarr’ın problem çözücü teknolojiler tasarlamak konusunda çok becerikli olduğu ortaya çıktı. Evindeki misafir odasını bir tasarım masası ve gerekli araç gereçlerle dolu bir inovasyon stüdyosuna dönüştüren Lamarr, hareketi sınırlı insanların banyoya girip çıkmalarına yardım eden bir alet, florasanlı bir köpek tasması ve suyu sodaya dönüştüren bir bulyon icat etti.

Rhodes, Lamarr’ın en son icadının tam bir fiyasko olmasına güldüğünü belirtirken, en bilinen başarısı bugün hala uygulamaları olan bir proje oldu. Bir komşusu ve arkadaşı George Antheil ile birlikte geliştirdiği “gizli iletişim sistemi” günümüzün kablosuz teknolojilerinin bir öncüsüydü.

Intel’den Aicha Evans
Intel’den Aicha Evans

“Farklı bir amaçla icat edilmiş olsa da frekans atlaması konseptlerinin temelleri günümüzde yaygın olarak kullandığımız kablosuz teknolojilerin temelini oluşturdu,” diyor Intel Başkan Vekili ve Intel İletişim ve Cihazlar Grubu Genel Müdürü Aicha Evans.

“Sonuçta, kablosuz bağlantı havayı net veri ulaşımı şeritlerine bölmek, verileri tahmin edilebilir ve doğru bir şekilde taşımakla ilgili,” diyor.

Evans, Lamarr ve Antheil’ın verileri havada verimli bir şekilde yönetmek ve ulaştırma yönteminin “saf deha” olduğunu ve kablosuz teknolojilerdeki gelişmelerin temelini oluşturduğunu belirtti.

Yaşa ve Öğren

Asıl adı Hedwig Eva Maria Kiesler olan Lamarr, Viyana’dan geliyor ve Ukrayna-Macaristan Yahudi kökenli. İlk evliliğini, Benito Mussolini ile ticaret yapan ve Adolf Hitler’i evinde ağırlamış olan savaş mühimmatı üreticisi Friedrich Mandle ile yaptı. Mandle, Lamarr’a askeri teknolojileri öğretti ve yıllar sonra faydalı olabilecek bilgiler verdi.

CNN’in haberine göre Mandle ile evliliği giderek bunaltıcı hale geldiği ve kötü muamele gördüğü için Lamarr Amerika’ya kaçtı. Yolculuğunu Metro-Goldwyn-Mayer (MGM) stüdyolarından Louis Mayer ile denk gelecek şekilde akıllıca planlamıştı.

Rhodes’a göre, Mayer önceden Londra’da başka bir etkinlikte tanıştıklarında Lamarr’a bir oyunculuk sözleşmesi teklifinde bulunmuştu, ancak koşullardan memnun olmadığından anlaşmayı kabul etmemişti.

Ancak ikisi birlikte yolculuk ederken bu durum hızla değişti.

“Gemiye biner binmez, Mayer’in ilgisini çekmenin bir yolunu buldu; sonuçta o bir oyuncuydu,” diyor Rhodes NPR’a. “Gemi New York’a varmadan önce, çok daha iyi bir anlaşma yapmıştı; yedi yıl boyunca haftada yaklaşık $3.000 dolar eşdeğeri bir anlaşma.”

Sektördeki süperstar statüsünü güvenceye almasına rağmen, Lamarr’ın bilim ve teknolojiye olan tutkusu hiç kaybolmadı. 2. Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri’ne yardım etti.

Birçok Alman denizaltı gemisi sivil gemileri hedef almaya başladığında, Lamarr radyo dalgalarıyla yönlendirilen torpidoların İtilaf Devletleri için çok daha güçlü ve doğru bir misilleme silahı olacağını düşünüyordu, ancak bunun için radyo sinyallerinin parazit yapmasını önlemenin bir yolunu bulması gerekiyordu.

Lamarr ve Antheil, 88 piyona tuşuna dayanan bir radyo iletişim sistemi geliştirdi. Başarılı oldular ve ikili 1942’de çalışmaları için patent aldılar. Ne yazık ki, ABD Ordusu teknolojik başarılarını 20 yıl daha görmezden geldi.

Gitti Ama Unutulmadı

Savaş bittiğinde, Lamarr ve Antheil’ın çalışması, bir Ordu dosya çekmecesinde çürümeye terk edilebilirdi. Ancak bunun yerine, buluşları ordunun ve özel şirketlerin Küba Füze Krizi’nde kullanılan bir frekans atlama mekanizması geliştirmelerine yardımcı oldu. Daha sonra bu sistem, modern kablosuz teknolojilerin öncüsü oldu.

wireless-outside-e1455835121582-uk

Hedy Lamarr kablosuz teknolojinin icat edilmesine yardımcı oldu

Lamarr İtilaf Devletleri’ne planladığı gibi yardım etmemiş olsa da bazen işlerin yavaş ilerlemesi gerektiğini anlamıştı.

“Dünyada işler hiçbir zaman kolaylaşmıyor. Tüm bu yeni buluşların insanları acele etmeye zorladığını düşünüyorum,” dedi bir keresinde. “Acele etmek doğru değil, her şey için zamana ihtiyaç var; çalışma zamanı, oyun zamanı, dinlenme zamanı.”

Lamarr’ın çalışması 1997’de Electronic Frontier Foundation, “geniş spektrumlu yayını” “sıradan insanlara sıradan kaynaklar” sağlama ve hava dalgalarına uygun maliyetli erişim olanağı sunduğu kabul edilene kadar bilinmiyordu.

“Lamarr ve Antheil’a verilen özel ödül, yalnızca eğlence dünyasına katkıları olduğu düşünülen bir kadının ödül almasının yanında başka nedenlerle de önemliydi,” diyor EFF Staff Counsel Mike Godwin basın toplantısında. “Yarım yüzyıl önce demokrasiyi savunmak için geliştirilen bu aracın, 21. yüzyılda demokrasiyi yaymayı vaat ediyor olması çok ironik.”

Intel’den Evans, kablosuz teknolojilerdeki yeni gelişmelerin interneti gerçek anlamda demokratikleştirdiğini ve dünyanın her yerinden tüm insanların erişimini kolaylaştırdığını düşünüyor.

“Mobil teknoloji, insanlığın temel öğelerinden biri haline geliyor,” diyor halihazırda 5G kablosuz teknolojisini geniş kitlelere sunmak üzere çalışmakta olan Evans. “Bu da küresel toplumumuzdaki sorunlar ve fırsatlarla ilgili.”

Bu, Lamarr’ın zamanında, frekans atlama teknolojisinin İtilaf Devletlerine savaş sırasında avantaj sağlama fırsatı sunduğunda da geçerliydi. Lamarr, buluşunun dünyayı ne kadar etkileyeceğini muhtemelen tahmin etmemiş olsa da ödül alacak kadar önemli olduğunu biliyordu.

Peki Lamarr, EFF’in kendisine bir ödül vereceğini duyduğunda ne oldu? 86 yaşındaki Lamarr, 2000 yılındaki ölümünden üç yıl önce kendine has bir güvenle yanıt verdi.

“Ödülü alacağını söylemek için onu aradıklarında, ilk sözleri, kendine yakışır bir şekilde, ‘Evet, nihayet,’” oldu diyor Rhodes.

 

The post Hedy Lamarr İlk Kablosuz Teknolojiyi Nasıl Buldu? appeared first on iQ Turkey.

Yeni Oyunlar e-Spor Hayranlarını Bir Araya Getirebilir mi?

$
0
0

Which will be released next year and competitive games together host several types of e-Sports are often divided with a fan base of potential together.
Many people e-Sports are seeing new billion-dollar sport, but a new game and a variety of fan base to reach this point I need to put together.
Industry experts, Blizzard from Overwatch , Gearbox’t the Battleborn and Epic Games’ from Paragon for new games such as e-sports as a success capturing think you should go through a change beyond popularity.
“e-Sports secret kind of case potion available, “he says Twitch Programming Director Marcus Graham. No more passion for the game is not enough to be a star in e-sports.
Graham, monitoring as well as the play of the game should be fun as well it says. At each stage of the competition must create a strong and entertaining drama.
“In the past, giving a play or a great prize or was trying to be popular by organizing a big event, but do not now combine all the pieces means you’re in the wrong effort,” says Graham.
Some of the first game E-Sports He has managed to attract the biggest crowds. For example, fierce competition is experiencing the Defense of the Ancients 2 (DOTA 2) games of last year’s summit, held in Seattle, he has attracted audience of over 20 million and the players fought for an award of approximately $ 18 million in total.

20160304_Jo A-brady_ıemktwexpob-rainbowsix1266-e1457384831518-1024x512
Credit: Joe Brady

The oldest league with the Intel Extreme Masters (IEM) World Championship , League of Legends and Counter-Strike: Global Offensive (CS: GO) as the game at the same time bringing together at the same event than 1.5 million brought together more than spectators.

However, the potential of e-Sports, divided into different games. Wimbledon similar events are held, but does not have a World Cup.

“People play different tastes. a completely different game types from each other. There are almost no similarities between them, “says event organizer George Woo from Intel. “Communities are very different from each other.”

Therefore, many of the largest e-Sports event remain limited to the fan base of the most popular games.

05032016_KIRILL-BASHKIROV_IEMYT_4098-e1457384873740-1024x512
Credit: Kirill Bashkirov

leagues such as IEM, by editing multiple games from events of the competition are trying to overcome this situation.

“If you League of Legends fans, because you do not follow DOTA 2 are very different types of games, but the League of Legends fans CS: GO are likely to watch games,” says Woo.

This disrupt the memorization of new games, eliminating the division between the various e-Sports community actors and audience are meant to be available the possibility to bring together.

Many game designers, bringing together different types and from Hearthstone Rocket League borrow up to the competitive design of many games, will not be limited only by the passion of a fan base hoping to create a new e-sports audience.

Promises that kind of merge Sun

Two of the biggest competitive game this year Battleborn and Overwatch , first-person shooter (FPS) exceeds the limits of traditional games with isometric strategy game.

Creative director of the game, Randy Varnell, Battleborn the multiplayer online battle area , tower defense and massively multiplayer online games of states that contains the elements of an FPS game.

Credit: Kirill Bashkirov
Credit: Kirill Bashkirov

Battleborn the matches, hit the opponent and pick up objects on board, but also need to earn experience points by killing enemies and non-playable skills. “Metldown” modes such as “farming” period or players of a new and higher level of power in large team fights as they won the stage to collect their slaves League of competitors inspired by Legends’.

Battleborn would allow it to appeal to a wider audience another feature of the list offer a wide range of characters. Initially, 25 playable characters, the game’s designer hopes Battleborn would offer options for everyone.

“Chaos spells that will create comfortable with four arms weird witches, intuitive side by side with modern military character or Kunai knives will see that fight against high mushroom,” says Varnell.

Credit: Jeroen Weimar
Credit: Jeroen Weimar

Overwatch Blizzard’s designers with the parent company, emphasizes the importance of providing characters can reconcile themselves to the people.

“Players with characters and heroes do when they encounter played under the context of the action or they can establish a bond between them, they always had a better time,” says Jeff Kaplan Overwatch’s Creative Director. “I think the hero the ability to change games Overwatch excited, a feature that makes fluid and dynamic.”

Overwatch is distinguished from the other field-based shooter game, the player to the athletes gorilla scientist-military Zarya up to Winston offer the ability to choose from several different characters. Thus, modern Mobaye game to Valve’s Team Fortress 2 is going owes less from the game.

How to Become a Good E-Sports Game?

Twitch’s first game of the 2015 most watched her enter the two new games FIFA 15 and was able to Destiny. Despite the popularity of FIFA’s general audience, the fans and that in real life racing league was unable to obtain financing in terms of consistent success as an e-sport. Destiny’s passionate fan base, the player base is incredibly active, but shows that limited the number of players who play the game at the end.

20160305_Patrick-strack_ıemktw16_070a3651-e1457385034231-1024x515
Credit: Patrick Strack

The future of e-sports game will have to increase their passionate community to succeed. But Graham says they will regenerate the game to return to the spectator game.

D3B8744-e1457385065143-1024x515

Ultimately, a successful e-sports game “secret potion” fans himself. Psyonix a small studio called when interest about playing a game of football with the car last year, very few people that e-Sports in an incredible rise was predicted to catch up.

Almost a year later, Rocket League ’till the undisputed success of a monthly contest ongoing partnership with designers like Twitch and companies with championship regulations was the fruit of a community building efforts.

Engaging, uplifting emotions and create fun experiences are very important, but the biggest challenge faced by the next successful e-sports game that aims to create the game developers, to grow the fan base of the game. Do not pull the continuous attention of fans and find ways to bring them together with other e-Sports community games will be successful, those who find gradually be erased from this area.

Main photo: Patrick Strack, IEM Katowice 2016

The post Yeni Oyunlar e-Spor Hayranlarını Bir Araya Getirebilir mi? appeared first on iQ Turkey.

Yapay zekanın tehdit ettiği 3 iş. Sizinki de bunlardan biri olabilir mi?

$
0
0

Yapay zeka yazılımı, önümüzdeki 10-20 yıl içinde 10,5 milyon işi ihtiyaç dışı bırakacak.

Yılda 25.000 Euro’dan az kazanıyor ve şu sektörlerden birinde çalışıyorsanız risk altında olabilirsiniz: ofis ve yönetici desteği; satış ve hizmetler; ulaştırma, inşaat ve maden sanayii veya imalat.

Japonya’da bir otelde insansı robotlar çalışıyor

Sanayi otomasyonunun binlerce fabrika çalışanının yerine geçmiş olduğu gibi şimdi de algoritmalar ve robotlar, plaka tanıma sistemiyle otopark görevlilerine ve self-servis kasalar sayesinde süpermarket kasa görevlilerine olan ihtiyacı azaltıyor. Japonya’da Henn-na Hotel’in resepsiyonunda Japonca, Çince, Korece ve İngilizce konuşabilen insansı robotlar görev alıyor.

Başka neler olacak? Gelecek teknolojisinin riske atabileceği üç meslek sayalım…

1. Sürücüler
Sürücüsüz araba girişimleri, kamyon, otobüs ve taksi sürücülerinin geleceğini tehdit ediyor. Teknolojinin sürekli gelişmesiyle sürücüsüz araçlar, emniyetli ve güvenli olduklarını ve şehir ortamının öngörülemeyen doğasıyla başa çıkabileceklerini kanıtlayabilirlerse, 2030’a kadar yaygın hale gelebilirler.

Ancak sürücüsüz araçlar, daha geniş çapta bir etki yaratabilir. Otomobil sahibi olma oranını azaltabilirler. İki arabaya sahip olmak yerine, tek bir otonom arabayı, sizi işe bıraktıktan sonra eve geri dönecek şekilde programlayabilirsiniz. Daha az araba demek daha az araba satışı demek. Bu da otomobil şirketlerinde, bayilerde, garajlarda ve arabayla ilgili diğer tüm işletmelerde iş gücüne olan ihtiyacı azaltır.

Google self-driving car
2030 itibariyle, bu Google tasarımlı araç gibi sürücüsüz arabaları yollarda yaygın olarak görmemiz mümkün.

2. Emlak acenteleri
Expedia gibi çevrimiçi seyahat acentelerinin daha iyi tekliflerle aklımızı çelerek geleneksel seyahat acentelerinden uzaklaştırdığı gibi, fiziksel emlak acenteleri de kendin yap (DIY) trendiyle ortaya çıkan ev satışı Web sitelerinin tehdidi altında. Evinizi bir emlak acentesiyle çalışmadan sitelerde kendiniz tanıtabilirsiniz. Diğer emlak acenteleri de zamana ayak uyduruyor, evlerini satmak isteyenlere daha küçük bir ücretle yardım sağlar ve tavsiyede bulunurken, evleri alıcılara ev sahipleri gösteriyorlar.

3. Yazarlar (benim gibi)
Şimdiden IBM AI’ın insanlara karşı bilgi yarışmalarını kazanabildiği, Google AI’ın sıfırdan Space Invaders oynamayı öğrenebildiği bir dünyada yarışıyoruz.

Öyleyse, Narrative Science spor özetleri ve finansal raporlar yazmak için yazılım kullanabiliyorsa, gelecekte bu makaleyi yazacak bir algoritma neden bulunmasın? Sonuçta, bu makale giriş, birkaç ana nokta ve sonuç bölümünden oluşan basit liste bazlı bir yapıya sahip. Doğru kurallar ve araştırma parametreleriyle, gelecekte bir AI’ın bunun gibi bir makaleyi saniyeler içinde yazabileceğine bahse girerim.

Bu durumda ben de işimden olabilirim.

Çocuklarınız, insansız hava aracı pilotu olabilir veya kentsel çiftçilik yapabilir.

Tabi ki bilgisayarlar, robotlar ve yapay zekalar birçok işin yerini alırken (kütüphaneciler, satış rolleri, dosyalama memurları, seyahat acenteleri ve sekreterlikler bunlardan birkaçı), yeni teknoloji uygulama geliştiriciler, kişisel sağlık ve fitness antrenörleri, büyük veri mimarları ve dijital pazarlama uzmanları gibi bazı yeni işler de yarattı.

Birleşik Krallık’ta Oxford Üniversitesi’nin yürüttüğü bir çalışmaya göre, gelecekte en az risk altında olan işlerin “nitelikli yönetim; finans hizmetleri; bilgisayarlar, mühendislik ve bilim; eğitim; hukuk hizmetleri; topluluk hizmetleri; sanat ve medya ve sağlık hizmetleri” olduğu tahmin ediliyor.

Ancak çocuklarım büyüdüğünde ne tür işlerin var olacağı konusunda hiçbir fikrim yok. İnsansız hava aracı pilotu veya sürücüsüz arabaların akışını izleyen yer trafik kontrolörü olabilirler. Eski ofis binalarında hidroponik bitkiler yetiştiren kentsel çiftçiler olabilirler veya roket mühendisi olup SpaceX için çalışabilirler.

Bilgisayarlar, AI ve robotlar, insanların günümüzde sahip oldukları bazı işleri ortadan kaldıracak. Ancak henüz hayal bile edemediğimiz yeni işler yaratacaklar.

Ana resim. Telif hakkı: Ociacia/Shutterstock

The post Yapay zekanın tehdit ettiği 3 iş. Sizinki de bunlardan biri olabilir mi? appeared first on iQ Turkey.

MIT, Elon Musk’ın 760 m/sa hız yapan SpaceX Hyperloop kapsül tasarımı yarışında lider

$
0
0

Hayal etmeye cesaretimiz var. Hayaliniz ne kadar büyükse o kadar iyi. Aslında, yaşadığımız yüksek teknoloji buluşları çağında her şey mümkün görünüyor — 3D baskı evler, gerçek zamanlı dil çevirisi, ay köyleri, hatta bir kilometre yüksekliğindeki gökdelenler.

Tabi ki bugün her hayal gerçekleştirilemiyor. Elon Musk, 2013 yılında yeni bir tren türü olan Hyperloop‘u dile getirdiğinde, çoğu kişi bu fikrin uzay asansörleri, robot yardımcılar ve uçan arabalar gibi ‘bir gün/belki’ listesine eklenebileceğini düşündü. Üstelik Musk ve SpaceX’in bunu kendi kendilerine inşa etme planı da yoktu.

Hyperloop konsepti, biraz maglev, biraz hava hokeyi biraz da savaş topu unsurları taşıyor. Orijinal Hyperloop Alpha dokümanlarına göre, bu araç “bir hava yastığı üzerinde basınçlı hava ve aerodinamik asansör ile taşınan kapsüller ve alçak basınçlı tüplerden oluşur. Kapsüller, her kapsülde bulunan rotorlarla alçak basınçlı tüpte bulunan çeşitli kapsüllere yerleştirilen manyetik lineer hızlandırıcılarla ivme kazanır.”

İstasyonlar arasında 760 m/sa hızlarla kelimenin tam anlamıyla ‘fırlatılan’ kapsüllerle, Londra ile Glasgow arası yolculuk yalnızca 30 dakikada tamamlanabilir.

hyperloop_alpha-066

Kulağa bilim kurgu gibi geliyor. Ancak Musk bu fikir konusunda ciddiydi; hatta konsepti açık kaynak olarak sunacak, özel şirketleri bunu gerçekleştirmeye teşvik edecek ve Texas A&M Üniversitesi’nin ev sahipliğinde SpaceX Hyperloop Kapsülü Yarışması Tasarım Haftasonu etkinliğini düzenleyerek 27 ABD eyaletini ve 20 ülkeyi temsil etmek üzere 124 mühendis öğrenci ekibini bir araya getirecek kadar ciddiydi.

Imperial College London, MIT, Stanford ve Delft Teknoloji Üniversitesi (Hollanda) gibi üniversitelerden ekipler, geleceğin Hyperloop Kapsülleri konseptlerini sunmak üzere SpaceX tarafından seçildi. Kazananlar, prototiplerini tasarlama ve Kaliforniya, Hawthorne’daki SpaceX merkez binasının yakınında inşa edilecek olan bir millik yarım ölçekli Hyperloop test pistinde test etme şansını yakalayacak.

Tasarım Haftası’nda MIT, öne sürdüğü “iletken bir plaka üzerine yerleştirilen (bu durumda SpaceX’in inşa ettiği alüminyum pist) güçlü mıknatıslara dayalı elektrodinamik süspansiyon modeli” ile en çok övgü toplayan takım oldu. Mıknatısların ürettiği kaldırma gücüyle, 250 kg ağırlığındaki bir test kapsülü saniyede 110 metre hıza ulaşabilecek.

Hyperloop yarışmasının son aşaması, 2016 yazında gerçekleştirilecek.

Hyperloop, önümüzdeki yıllarda seyahat şeklimizi değiştirebilecek birçok fütürist ulaştırma projesinden yalnızca biri. AeroMobil Flying Roadster 3.0 gibi uçan arabalar; MA Hover Bike gibi insansız hava aracı hızlandırıcı bisikletleri; kişisel sırt roketleri ve sürücüsüz Tesla otomobiller diğer fikirler arasında. Bu hayallerden bazıları şimdiden gerçek oldu… — Dean Evans (@evansdp)

The post MIT, Elon Musk’ın 760 m/sa hız yapan SpaceX Hyperloop kapsül tasarımı yarışında lider appeared first on iQ Turkey.

Time-Lapse Fotoğrafçıları Yıldız Gözlemlerini Hayalgücünün Sınırlarına Taşıyor

$
0
0

Güneş battığında, geceyi Orion, Büyük Ayı ve diğer takımyıldızlarını başınızın üzerinde parıldarken izlemek çok keyifli olabilir. Ama o görüntü, time-lapse (hızlandırılmış çekim) yöntemiyle gece gökyüzünün izlenmesiyle elde edilen o güçlü, hızla dönen ve dalga dalga artan ışık gösterisinin yanında sönük kalır.

Fotoğrafçılar Gavin Heffernan ve Harun Mehmedinović, artan ışık kirliliğiyle birlikte gece gökyüzü ciddi anlamda mahvolmadan, dünyaya kaybedeceklerinin neler olduğunu göstermek istiyor.

Tıpkı kainatı daha iyi anlamamıza yardım etmek için bilimi kullanan Carl Sagan ya da Stephen Hawking gibi, Heffernan ve Mehmedinović de insanları yıldızları izlemeye teşvik etmek için time-lapse fotoğraf tekniğinden faydalanıyor. Aşağıdaki video ile büyüleyici SkyGlow çalışmalarını izleyin.

İki fotoğrafçı, çok sayıda görüntüyü işlemek için kameralarında belirli ayarlar, bir dizi taşınabilir alet ve evde bilgisayar teknolojisini kullanarak, zamanı manipüle ediyormuş gibi görünen videolar hazırlıyorlar. Yalnızca kayan yıldızların ve süzülen meteor yağmurlarının böldüğü, spiral çizen bir Samanyolu görüntüsü oluşturuyorlar.

“On ya da on beş yıl önce, Harun ve benim gibilerin, yüksek maliyetler ve teknolojik sınırlamalar nedeniyle bu düzeyde görüntüler elde etmeleri imkansızdı,” diyor Heffernan. “Şimdi ise çoğunlukla bizi engelleyen tek şey, kendi kendimize koyduğumuz sınırlar oluyor. Sanırım bu nedenle, artık İnternette time-lapse ve astrofotoğraf çalışmalarında patlama yaşanıyor.”

skyglowpic16

İki fotoğrafçı, Amerikan Film Enstitüsü’nde sınıf arkadaşıydılar. Gece gökyüzünün akıl almaz hareketlerini yakaladıkları çalışmalarla, National Geographic, çeşitli hava durumu kanalları ve Daily Planet gibi yayınlarda yer aldılar. Ancak başlattıkları SkyGlow Project Kickstarter kampanyası çalışmalarını yepyeni kitlelere ulaştırdı.

“Harun ve ben, gece gökyüzü fotoğraflarımız ve videolarımız için çok iyi bir takipçi kitlesi oluşturduk,” diyor Heffernan ve SunchaserPictures.com ve Bloodhoney.com web sitelerine dikkat çekiyor. “Ancak şimdiye kadar astrofotoğrafçılığımızı baskı ile değerlendirmemiştik.”

İkili, Kuzey Amerika’nın yıldız manzaralarını inceleyen bir astrofotoğrafçılık kitabı ve time-lapse video serisi hazırlıyor. International Dark-Sky Association (Uluslararası Karanlık Gökyüzü Derneği) ile işbirliği içinde yürüttükleri SkyGlow Projesi, ışık kirliliğinin neden olduğu tehlike ve karanlık gökyüzünü korumanın önemi konusunda kamu bilincini arttırmayı hedefliyor.

“Şu an fotoğrafını çektiğimiz görüntülerin birçoğu 50 yıl içinde yok olabilir, çünkü karanlık gökyüzü, her yıl %6 oranında ışık kirliliği artışından etkileniyor,” diye açıklıyor Mehmedinović.

skyglowpic9

İkili, hayalgücünün sınırlarını zorlayan videolarını oluşturmak için içgüdülerine, stratejik planlamaya ve kullandıkları doğru araçlara güveniyorlar.

“Bir defada Canon 5D Mark III ve 6D olmak üzere toplam beş ya da altı kamera kullanıyoruz,” diyor Mehmedinović.

Ayrıca f2.8 ya da daha hızlı diyafram açıklığı olan hızlı lensler ve her bir kamera için zaman aralıklarını sayan uzaktan kumandalı intervalometre kullanıyorlar.

“Kameranın sallanmasını önlemek için çok sağlam tripodlar ve bazen de çekim sırasında kameranın 360 derece döndürülmesine olanak tanıyan Alpine Labs Michron ve Radian ürünlerini kullanıyoruz,” diyor. Ayrıca, daha kaliteli hareketli kareler çekmek için time-lapse cihazları ve motorlu kaydırma arabaları kullanıyorlar.

skyglowpic71

“Gece çekilen astrofotoğraf kareleri için, 25 saniyelik pozlandırmaya ve ISO’yu da genellikle 1600 – 6400 aralığında ayarlıyoruz. En yüksek kaliteyi elde etmek ve renk gürültüsünü en aza indirmek için her zaman RAW modunda çekim yapıyoruz,” diyor.

Gece gökyüzünü çekerken yaklaşık dört saat harcıyorlar ve saatte 120 görüntü çekiyorlar.

“Time-lapse fotoğrafları için, ayarlamaları yaptıktan sonra kameranın sallanmaması için kameraya dokunmamak gerekiyor; o nedenle ayarı yapıp gidiyoruz, yaklaşık üç saat sona geri geliyor ve yeniden ayarlıyoruz.”

Sonraki adımda görüntüleri alıyor ve video oluşturacak şekilde düzenliyoruz.

Heffernan, saniyede 24 çerçeve hızıyla (FPS) dönen 20 saniyelik bir video klibin, 480 sabit resim gerektirdiğini söylüyor. Her fotoğraf, 5K ekranda tam çözünürlükte oynatılabilen büyük bir RAW dosyası olarak çekiliyor, bu da 1080p HD video oluşturmak için gerekli piksel sayısının yedi katına denk geliyor. Devasa büyüklükte olan fotoğraf dosyalarının her biri 27 MB bellek kaplıyor. 27 MB’ı 480 fotoğraf ile çarptığınızda 20 saniyelik bir videonun toplam veri miktarı koskocaman bir 12,96 GB yapıyor.

Bu projelerin veri miktarını takip etmek çok zor olabiliyor. “Toplamda ne kadar olur bilmiyorum ama çok olduğu kesin,” diyor Heffernan.

g-tech-4tb-storage-solution1

Heffernan bu devasa dosyaları yönetmek ve iş akışını hızlandırmak için dosyaları hızlı Thunderbolt G-RAID 4 TB sabit sürücülerde saklıyor ve 2,7 GHz 12 çekirdekli Intel Xeon E5 işlemcili Apple Mac Pro’da görüntülüyor.

“LightRoom’da renk düzeltmesi yapıyor ve yaklaşık 10 GB’lık bir 480 JPEG setini daha dışa aktarıyoruz,” diyor Heffernan. “Bu JPEG’ler QuickTime ile 5K, 24 FPS video dosyalarına dönüştürülüyor. Bu 4 GB büyüklüğündeki 5K dosyadan hareketli 1080p kareler oluşturmak için Final Cut’ta keyframe’ler kullanıyoruz.”

skyglowpic6

Heffernan, videodaki izlerinin yıldızların hareket eden yörüngeleri olduğunu ve bunların Starstax adındaki bir programla sağlandığını belirtiyor.

“‘Gökyüzündeki gözün’ bulunduğu büyük bir daire varsa, kamera doğrudan Kutup Yıldızına bakıyor demektir. Düz çizgiler görüyorsanız, farklı bir yöne bakıyorsunuz demektir.”

İkili, time-lapse çalışmalarına hikaye anlatımı katmak için film yapımı üzerine aldıkları eğitimden faydalanıyor.

“Sinematik bir yan katarak, her kısa filme ilginç kılmaya çalışıyoruz; bu sayede izleyicilerimiz büyüleyici gece gökyüzünün değerini gerçek anlamıyla hissedebiliyor,” diyor Heffernan.

skyglowpic15-751x1024

Mehmedinović, çocukluğunun ilk yıllarını el değmemiş bir karanlık gökyüzünün ve doğanın hakim olduğu Bosna’nın Tuzla şehrinde geçirmiş.

“Küçük bir çocukken Samanyolu’na aşıktım ve orada çok yaygın olan ateş böceklerine bayılıyordum. Onları hep yıldızlara benzetmişimdir,” diyor. “ABD’ye geldiğimde ve şehirden şehre dolaştığımda, bir süre sonra yıldızları hiç görmediğimi fark ettim. Yıldızları ancak kırsal bölgelerde gece yolculukları yapmaya başladığımda gördüm ve çocukluk günlerimi hatırladım.”

Yıldız izleme ve fotoğrafçılık tutkuları nihayet bir araya gelmiş ve kısa süre içinde kendisini ona mitoloji ve arkeoastronomi öğreten Navajo-Dine ve Hopi kabileleriyle tanıştığı Colorado Platosunda bulmuş.

“Yıldızlar, hayalgücünün en güçlü doğal katalizörlerinden ve yaşamın gizemli harikalarından biri,” diyor. “Yıldızlar, çok daha büyük bir evrenin parçası olduğumuzu bize hissettiriyor.”

Mehmedinović, ışık kirliliğinin gelecek nesilleri olağanüstü gece gökyüzünü görmekten alıkoyacağından ve bunun insanların toplu ruh hallerine vereceği zarardan endişe duyuyor. Skyglow Projesi, gerçekten karanlık bir gökyüzünün görkemini hiç görmemiş olan insanlarda hayranlık duygusu uyandırabilir.

“Karanlık gökyüzünü daha çok insan görebilirse, benim çocukken olduğum gibi gökyüzüne aşık olurlar,” diyor Mehmedinović. “Umarım insanlığı, ışık kirliliği trendini durdurmaya ikna edebiliriz.”

The post Time-Lapse Fotoğrafçıları Yıldız Gözlemlerini Hayalgücünün Sınırlarına Taşıyor appeared first on iQ Turkey.

Bu insansız hava aracını gözleriniz kapalı uçurabilirsiniz

$
0
0

Yeni nesil insansız hava araçları, ortalama dört pervaneli ya da altı pervaneli helikopterinizden daha akıllı olacak. Bazı durumlarda, bunları manuel olarak uçurmanız bile gerekmeyecek. Bunun yerine, sizi akıllı bir şekilde izleyecekler, çevrelerinin haritasını çıkarmalarını ve özerk bir şekilde hareket etmelerini sağlayacak derinlik algılayan 3D kameralarla dünyayı görebilecekler.

Bu sayede insansız hava aracı kazaları da önlenecek. Eşsiz bir özgürlük. Aslına bakarsanız, RealSense kameralı bir Yuneec Typhoon H aracını gözleriniz kapalıyken bile uçurabilirsiniz.

İşin sırrı, çarpışma önleme teknolojisinde gizli. Bunun olmazsa olmaz bir özellik olduğunu söylenebilir, ayrıca Yuneec Typhoon H ile neler yapabileceğini gördük. Örneğin, bu yılki CES’te, Intel CEO’su Brian Krzanich, akıllı altı pervaneli helikopterin yapay bir ormanda yapay ağaçlar arasında bir bisikletliyi nasıl takip edebildiğini gösterdi. Üstelik insan müdahalesi olmadan.

Typhoon H aracını cazip kılan da bu. Abartısız kendi kendine uçabiliyor. İnsansız hava araçlarında tehlikeli yakınlaşmaların haber olması bir yana dursun, UAV’lere otomatik uçuş becerisi ekleyebilirsek, çarpışmaları tamamen önleyebiliriz.

Coğrafi mevki koruma, dinamik eve dönüş ve düşük pil eve dönüş seçeneklerine ek olarak, Yuneec Typhoon H, Yörünge Modu (insansız hava aracı otomatik olarak kumanda eden kişiyi ortaya alarak etrafında hareket eder) ve Seyahat Modu (Typhoon H aracının izleyeceği bir rota planlamanızı ve özelleştirmenizi sağlar) seçenekleri sunuyor.

RealSense gözleriyle görmek

Yuneec’in insansız hava aracı, aynı zamanda modüler olacak şekilde tasarlandı ve varsayılan durum farkındalığı (ultrasonik yakınlık tespiti) Intel RealSense kamera modülünün eklenmesiyle arttırılabilir.

RealSense, derinliği algılamak için kızılötesi kamera, kızılötesi lazer projektör ve normal bir RGB renk kamerası kullanır. Intel Atom işlemciyle çalışan RealSense modülü, Typhoon H aracının çevresini üç boyutlu haritalandırması için kamera verilerini işler. Daha sonra bu kaktüsler gibi engelleri aşmak için gerçek zamanlı uçuş düzeltmeleri yapabilir.

Yuneec’e göre Typhoon H, “hem tecrübeli hem de amatör pilotlar ve fotoğrafçılar için” ideal. Altı pervane motoruyla 22 dakika uçabilir, CGO3+ 4K, 360 derece dönen kamerasıyla çekim yapabilir veya 12 megapiksel resimler çekebilir.

RealSense destekli uçuş dışında, pilotlar 7 inç Android dokunmatik ekranlı ST16 Personal Ground Station uzaktan kumandayla aracı kontrol edebilir.

Daha akıllı ve daha güvenli insansız hava araçları

Yuneec Typhoon H, en yeni insansız hava aracı teknolojilerini katlanıp kendi çantasına sığabilecek kadar küçük bir karbon fiber pakette topluyor.

Gelişmiş çarpışma önleme teknolojisi ve beni takip et özellikleriyle, ileride insansız hava araçlarının daha akıllı, daha güvenli ve daha eğlenceli olacağını görmek zor değil. Tehlikeli yakınlaşmalar ve çarpışmalar artık geride kalacak. LTE teknolojisi (ve yumuşayan havacılık kurumu kurallarıyla), teslimatlar veya otonom izleme görevleri için görüş hattının dışına uçabilecekler.

Yuneec Typhoon H, bu Nisan’da 1.779,98 Euro fiyatla satışa sunulacak, RealSense modülünün fiyatı ise henüz duyurulmadı.

Dean Evans (@evansdp)

The post Bu insansız hava aracını gözleriniz kapalı uçurabilirsiniz appeared first on iQ Turkey.

World Future Sports Games’te insanlı drone yarışları ve robot yüzme yarışları düzenlenecek

$
0
0

Dubai, 15 yaşındaki İngiliz Luke Bannister’ın kazandığı World Drone Prix‘den aldığı destekle, 2017’de World Future Sports Games’i düzenleyeceğini duyurdu.

World Future Sports Games de nedir diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Yeni oluşturulan Gelecek Sporları Uluslararası Federasyonu’na göre, bu yarışlar “dünyada inovasyona ve fütürist teknolojiye dayalı spor yarışlarını kapsayan türünün ilk örneği bir girişim.”

İki yılda bir düzenlenecek olan yarışlar üç gün sürecek ve dünyanın her yerinden bireysel sporculara, şirketlere, akademik kuruluşlara ve araştırma merkezlerine açık olacak

Buna dokuz farklı mühendislik yarışını bir araya getiren uluslararası bir teknoloji olimpiyatları da diyebiliriz. Bu dokuz yarış; sürücüsüz otomobil yarışları, robot futbolu, robot koşu yarışları, insanlı drone yarışları, robot yüzme yarışları, robot masa tenisi, robot güreşleri, insansız hava aracı yarışları ve Cybathlon (biyonik atlet) yarışından oluşuyor.

Sürücüsüz otomobil yarışlarının ne olduğu adından da anlaşılıyor. Formula E, ROBORACE adında uluslararası bir sürücüsüz elektrikli araba yarışını duyurdu. Robot futbolu, uzun zamandır biliniyor. RoboCup (Robot Futbolu Dünya Kupası) 1997’den bu yana her yıl düzenleniyor.

Robot futbolu, değerli bir teknoloji uygulaması. Örneğin, ‘insansı (humanoid)’ kategorisi, bir robotun yürüme, koşma ve dengesini koruyarak topa vurma becerisini test etmekle kalmıyor, aynı zamanda görsel algı, işbirliği ve otonom konumlanma becerilerini de zorluyor.

Robot koşuları, denge, algı ve saf hız gerektiriyor (Boston Dynamics robotları bu konuda uzmanlaşmış gibi görünüyor). İnsanlı drone yarışları da o kadar imkansız değil. IQ’da sıra dışı Ehang 184, Star Wars tarzı MA Hoverbike ve etkileyici Flike insanlı trikopter konseptini daha önce ele almıştık. Bir de bu makineleri yarış pistinde hayal edin.

Robotlar artık yüzebiliyor da. Balık ve deniz kaplumbağalarından esinlenen otonom yüzme robotlarını daha önce görmüştük, ancak Pleurobot bir semender gibi hareket edecek ve yüzecek şekilde tasarlandı. Pervanelerin World Future Sports Games’te yasaklandığını varsayarsak, yarışları hiç şüphesiz en etkili mekanik paletler, bacaklar veya yüzgeçler kazanacak.

Masa tenisi oynayan robotları görmek için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz:

Gelecek sporu kategorilerinden altısını açıkladık, geriye üçü kaldı. Drone yarışlarını geçiyoruz — World Drone Prix ve Drone Racing League bunu düzenlemenin çok zor da olmadığını zaten kanıtlamıştı.

Peki ya robot güreşleri? MIT Technology Review bu yarışı şöyle özetliyor: : “Temas ve çarpışma gibi mekanik eylemlerle bir araya gelen iki mekanik ajan. Yarışın amacı, bir ajanın kendi dengesini korurken diğerini yere yatırması. Geri kalanı ise şovun bir parçası.”

Bu robot sporunun da bir örneği şimdiden var. Hatta amatör gruplar, Japonya’da 28. Robo-One güreş turnuvasını düzenledi bile. Turnuvaya 120 robot yarışmacı katıldı. Gargoyle KID ve Kikyo arasındaki tuhaf dövüşü izleyerek etkinlik hakkında biraz bilgi alabilirsiniz:

En sona ‘cybathlon’ kategorisi kalıyor. Dünya Gelecek Sporları Federasyonu, bunun tam olarak neleri kapsadığını açıklamazken, İsviçre’de “en yeni robot yardımcı teknolojilerin engelli insanların çeşitli yarışlarda yer almalarına yardımcı olduğu” Cybathlon 2016,  biyonik etkinliğinden ipuçları alabiliriz.

Ekim’de gerçekleşecek Cybathlon 2016 yarışları, motorlu dış iskelet, motorlu bacak protezleri ve motorlu tekerlekli sandalye yarışları ve ayrıca beyinle kontrol edilen bilgisayar oyunları etkinliklerini içerecek. World Future Sports Games, bu etkinliklerdeki iyi uygulamalardan faydalanabilirse (ve bunlara yenilerini ekleyebilirse), tam bir teknoloji gösterisine dönüşebilir.

The post World Future Sports Games’te insanlı drone yarışları ve robot yüzme yarışları düzenlenecek appeared first on iQ Turkey.


Super 8, zeplinler ve yeniden canlanacak eski teknolojiler

$
0
0

Dean Evans Teknoloji Yazarı

faks makinesi, 70mm film, metin mesajı ve Windows XP gibi bazı eski teknolojilerin yok olmayı reddettiğinden daha önce bahsetmiştik. Diğer teknolojiler ise gelip gidiyor. Disket. Telefon kulübeleri. Çağrı cihazları. Katot ışın tüpleri. RS-232 yazıcı bağlantı noktası. Bazı teknolojiler ise kullanımdan kalkıyor gibi görünüp beklenmedik bir şekilde geri gelebiliyorlar.

Örneğin, kompakt diskin çıkmasıyla vinil plakların günleri sayılı diye düşünmüştük. Ancak bu format o zamandan bu yana hayatta kalmayı başardı. Hatta 2007’den bu yana satışlar her yıl arttı. Kayıt koleksiyoncularıyla konuştuğunuzda, vinil plakların modern dijital formatlara kıyasla daha tok, daha gerçekçi sesler sağladıklarını söyleyeceklerdir.

Polaroid de 2008’de anlık film pazarını terk ederken, iki yıl sonra Polaroid 300 ile yeniden karşımıza çıktı. CES 2016’da, şirket 2×3 inç boyutlarında renkli fotoğraflar basan entegre yazıcılı eğlenceli kamerası Polaroid Snap+  ürününü tanıttı. Bu anlık, tıkla ve yazdır fotoğrafçılık modeli, yeni nesil hayranlarının ilgisini çekmeyi umuyor.

Anlık fotoğraflar, Polaroid Snap+ ile geri dönüyor.
Anlık fotoğraflar, Polaroid Snap+ ile geri dönüyor.

8mm film bile geri döndü. 1965 Super 8 formatı, aralarında Steven Spielberg’in de bulunduğu çok sayıda amatör yönetmeni kendi filmlerini yapmaya teşvik etmişti. “Bence 8mm her şeyin başlangıcıdır,” diyor Oscar Ödüllü yönetmen Kodak Super 8 Revival Initiative lansmanında. “8mm’yi düşündüğümde, aklıma filmler geliyor.”

Sonra dijital kalemler var. Belirli bir yaştaki birçok kişi için bu plastik kalemler, Palm Pilot, Psion 5 ve Dell Axim ve HP iPAQ gibi ilk Pocket PC/Windows Mobile cihazlarıyla eş anlamlı. Ancak tabletler ve büyük ekranlı akıllı telefonlar çıktığından beri, dijital kalem yeniden canlandı, yeniden tasarlandı ve yeni dijital çağ için adeta yeniden icat edildi.

Eski Super 8 gibi, akkor elektrik ampulleri dahi geri gelebilir. Bir lamba telini 2700 dereceye kadar ısıtabilen klasik elektrik ampulleri, tahtlarını uzun süredir daha yüksek enerji verimliliğine sahip, floresan, halojen ve LED lambalara kaptırmıştı. Buradaki sorun, bu eski ampullerin kullandığı enerjinin çoğunun boşa gitmesiydi. Enerjinin %95’i ısı olarak, %5’i ışık olarak kullanılıyordu.

MIT, bu savurgan akkor elektrik ampullerini yeniden tasarlıyor.
MIT, bu savurgan akkor elektrik ampullerini yeniden tasarlıyor.

MIT’deki araştırmacılar, boşa harcanan enerjinin bir kısmını yakalamanın bir yolunu keşfettiler. Bu enerjiyi lamba teline geri yansıtarak yeniden emilip görülebilir ışık olarak yeniden yayılmasını sağlıyorlar. Ekip bu süreci  ‘ışığın geridönüşümü’  olarak adlandırıyor. “Bu yöntem, boşa harcanacak olan enerjiyi geri dönüştürüyor,” diyor fizik profesörü Marin Soljačić. Bu, eski moda ampullerin geri dönmesini sağlayabilir.

Teknoloji, geride kalmış gibi görünen fikirlerin yeniden canlanmasına yardımcı olabilir. 3D baskı ve 3D tarama, geleneksel terziliğin yeniden akaakım olmasını sağlarken, Amazon ise diğer kitapçıların sanallaşmaya çalıştığı bir dönemde geçen yıl Seattle’da fiziksel bir Amazon Books mağazası açtı.

Ehang 184 Personal Flying Vehicle  ve Hyperloop, seyahatlerin olası geleceği konusunda heyecan verici fikirler sunarken, 92 metre uzunluğundaki Airlander 10  zeplin bizi transatlantik zeplinlerin ve küçük yolcu balonlarının günlerine geri götürüyor.

Hybrid Air Vehicles’a göre, Airlander 10 “şu anda uçan en büyük hava taşıtı” ve “bir defada beş güne kadar havada kalabiliyor.” Havadan hafif, düşük karbon üreten bu aracın, iletişimlerde, kargo taşımada, çeşitli anket ve destek görevlerinde kullanılması planlanıyor.

İşte yok olmaya yüz tutan, ancak yeniden doğan birkaç eski teknolojiyi sizinle paylaştık. Daha önce söylemiştik: İyi teknolojiler zaman sınavını geçiyor.

Ana resim: Telif hakkı: Shutterstock/nito.

The post Super 8, zeplinler ve yeniden canlanacak eski teknolojiler appeared first on iQ Turkey.

Kadınlar ve İnternet: İnternet kişisel bir kavram olduğunda

$
0
0

Jessica Orji, 2015 yılında ilk kez bir bilgisayarı açtı ve hayatı değişti. Nijerya’nın Mushin kentinde yaşayan bu genç kuaför, önceden internetin yalnızca dolandırıcılarının ve porno sitelerinin alanı olduğunu düşünüyordu. “İnternet, Nijerya’da erkeklere ait bir dünya. Intel bunu değiştiriyor,” diyor.

Orji, eğitimsizlik, yoksulluk ve cinsiyet eşitsizliğinin hakim olduğu kültür gibi engeller nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde teknoloji çağından uzak tutulan milyonlarca kadından biri. Artık Orji teknolojiyi kullanarak internetten yeni müşteriler ile iletişime geçiyor ve işini tanıtıyor.

Kadınların bağlanmasını sağlama

Intel’in Kadınlar ve İnternet raporuna göre, çalışma kapsamındaki gelişmekte olan ülkelerde çevrim içi kadınların sayısı erkeklerden yaklaşık %25 daha az. Sahra Altı Afrika’da bu fark %43’e yükseliyor. Bu çalışma sayesinde doğan She Will Connect girişimi, kadınları internetin gücüyle tanıştırmayı ve onlara bu güçten faydalanma becerileri vermeyi amaçlıyor. Girişimin nihai amacı, bu bölgede beş milyon kadını çevrimiçi dünyayla tanıştırmak.

“Intel She Will Connect programıyla eğitim aldım ve hayatım değişti,” diye açıklıyor Orji. 2015’in başında devlete ait yerel beceri edindirme merkezinde ücretsiz olarak verilen bir haftalık Intel® Learn Easy Steps bilgisayar kursunun 60 katılımcısından biriydi. Kurs, dijital okuryazarlık eğitimi ve becerileri uygulamak için cinsiyetle ilgili içerikleri bir araya getiriyor ve ardından katılımcılar için bir çevrimiçi akran ağıyla eğitimi güçlendiriyor.

PA-0057697-1324_R-tr

Orji, mahallesindeki internet kafede sözcük işleme araçları kullanarak kuaför dükkanı için el ilanları basıyor ve hatta bir Facebook sayfasıyla tanıtımını yapıyor. “Dünyada aynı ilgi alanlarına sahip milyonlarca insanla bağlantı kurabiliyorum,” diyor. “Yeni trendlerle ilgili videoları izliyorum ve bunlar beni çok heyecanlandırıyor. Müşterilerim onlara sunduğum yeni tarzları çok seviyor.” 

Çarpan etkisi

Teknolojide cinsiyet ayrımını ortadan kaldırmak yalnızca bireysel katılımcıların dahil olmasını sağlamakla kalmıyor. Kadınlar ekonomide çarpan etkisi yaratıyor. Birçok çalışma, kadınların ekonomik olarak güçlendirildiklerinde, bu refahı ailelerine ve çevrelerindeki topluluklara yaydıklarını gösteriyor. 2010’da Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü tarafından yapılan bir çalışma, geliri olan kadınların ve kızların bu gelirin %90’ını yeniden yatırımda kullandığını ortaya koydu. Buna karşılık, erkekler ortalama %30 – %40 oranında yeniden yatırım yapıyor.

Aslında, Kadınlar ve İnternet raporu, kadınları internete kazandırmanın gelişmekte olan 144 ülkenin yıllık gayri safi yurtiçi hasılasına 18 milyar dolara kadar katkıda bulunabileceğini öne sürüyor. 

Örnek teşkil etme

Orji, pazardaki hareketli kuaför standında çok çalışıyor. Müşterilerine kendilerini güzel hissettirmeyi çok seviyor. “Ama daha büyük hayallerim var. Diğer kadınlara kendi işlerini açmak için ilham vermek istiyorum. Bu, hayal edebilecekleri herhangi bir iş olabilir.”

PA-0057697-1933-tr

“İnternet, kadınlar için birçok fırsat sunacak,” diyor. “Annemin hazır yemek dağıtımı yapıyor. İnternet kafeye gidip onun işini ve yemek dağıtım hizmetlerinin tamamını düzgün ve açık bir şekilde anlatmak için el ilanları bastık. Bu el ilanları sayesinde yeni müşterileri oldu. Evimize kişisel bir bilgisayar alabilmeyi umuyoruz, bu yeni keşif bütün aileyi heyecanlandırıyor.”

 

Jessica’nın hikayesinin tamamını buradan izleyin:

The post Kadınlar ve İnternet: İnternet kişisel bir kavram olduğunda appeared first on iQ Turkey.

Üç Boyutlu Yansımamla Dans Etmek

$
0
0

Modern dansçı Paige Fraser, kendisinin görsel yansımasıyla dans ediyor ve yeni derinlik algılama teknolojisinin ilginç bir hikayeyi anlatmaya nasıl yardımcı olabileceğini gösteriyor.

Paige Fraser’ın annesi, Bronx’ta bir dans stüdyosundan birkaç bina aşağıda çalışıyordu ve kızı dört yaşına geldiğinde onu bale kursuna kaydettirdi. O gün tutkusuyla buluşan Fraser’ın hayatı tamamen değişti.

Fraser, profesyonel bir dansçı. Şimdi 24 yaşında olan Jamaikalı dansçı, okulunda sahnelenen Fındıkkıran Balesi’nde Clara karakterini canlandıran ilk Afrika kökenli Amerikalı oldu. Ünlü Ailey II dans grubuyla dünya turuna çıkan Fraser, ayrıca Chicago’daki modern dans stüdyosu Visceral Dance Company’nin kurucu üyelerinden biri.

Fraser, her açıdan bir başarı örneği sergiliyor, ancak o da dünyasının yıkıldığını düşündüğü karanlık günlerden geçti. 12 yaşındayken Fraser’a skolyoz olarak bilinen ciddi bir belkemiği eğriliği tanısı koyuldu. Doktorlar, hiçbir zaman profesyonel bir dansçı olamayacağını söyledi.

“Kahroldum, kafam çok karıştı,” diyor Fraser. Okula giderken ve uyurken bir sırt korsesi takmak zorunda kaldı. Doktorlar bir ameliyat geçirmesi, sırtına metal çubuklar yerleştirmeleri gerekebileceğini söyledi. Bu korkunç bir haberdi.

INCOH30996_RealSense_Dance_9600-e1456856218737-tr

Ancak ailesi, dansçılarla çalışan bir kiropraktör buldu ve ameliyatın tek çözüm olmadığını öğrendi. Çok çalışması ve azmetmesi gerekecekti, ancak ailesi kızlarının bunu yapabileceğinden hiç şüphe duymadı.

Intel, Fraser, koreograf Tone Talauega ve Mirada Studios geçen son baharda bir araya gelerek, Fraser’ın ilham veren hikayesini teknoloji ile anlatmanın bir yolunu bulmak üzere yola çıktı.

Ekip, 6. nesil Intel Core işlemcili bilgisayarlarla Intel RealSense kamerayı devreye alarak, Fraser’ın dans sırasındaki hareketlerini yansıtan ruhani görüntüler elde etti.

Tone Talauega’nın çalıştığı sanatçılar arasında Backstreet Boys, Jennifer Lopez, Chris Brown ve Pink de bulunuyor. Koreografiye Fraser’ın hikayesiyle şekil verildi. Fraser, dansına skolyonuzu ve çabalarını temsil eden yere doğru eğik bir hareketle başlıyor. Kendisini bulduğu daha güçlü, atletik bir dansa dönüşüyor ve değneklerden kurtularak engelleri aşıyor.

INCOH30996_RealSense_Interview_8075-e1456856041118-tr

“Bu, insanın yaratıcılığını teknolojinin gücüyle birleştirmenin inanılmaz bir yolu,” diyor Talauega. “Daha önce hiç yapılmamış bir şeyin sınırlarını zorluyoruz. İnsanlığı ve teknolojiyi bir araya getirmenin bir yolunu bulursak, parlak bir gelecek bizi bekliyor demektir.”

paige_pic_paige-prefers-e1456895448722-tr

“Teknoloji, hikayeyi anlatmamıza olanak tanıyan araç,” diyor Andy Cochrane. Cochrane, teknolojiyi ve becerilerini hikaye anlatma sanatıyla birleştiren görsel efekt stüdyosu Mirada Studios’un dijital direktörü. Fraser’ın karşılaştığı zorlukları ve azmini, insanların duygusal bir bağ kurmasını sağlayan evrensel bir yolla göstermek istediklerini belirtiyor.

Ekip, Fraser’ın hareketlerine yanıt veren bir ortam kurarak eşsiz bir hikaye anlatmayı başardı. Intel Pazarlama Teknoloji Direktörü Paul Tapp, Intel RealSense teknolojisinin ve derinliği algılama becerisinin ifade ve yaratıcılık dünyasında yepyeni bir fırsat sunduğunu ve potansiyelinin henüz yeni yeni ortaya çıkarıldığını belirtiyor.

“Bu, RealSense ve yüksek performanslı bilgi işlem ile bir dansçının yaratıcılığını nasıl özgür bırakabileceğinizi göstermenin çok güzel bir yolu,” diyor.

INCOH30996_RealSense_Dance_9123-e1456856113787-tr

2016 Tüketici Elektroniği Fuarı’na katılanlar, Fraser’ın sahnelediği canlı performansı izleme şansı yakaladı.

Rekabetin çok güçlü olduğu bir meslekte inişli çıkışlı yıllar geçiren Fraser için, projektörden yansıtılan dans partneri, kendisinin diğer yarısıyla dans ediyormuş hissi yaratıyor. Dans sırasında, devasa kayalar Fraser’ın etrafına düşüyor. Güçlü bir tekme veya dramatik bir itiş ile bu kayaları parçalıyor. Bu esnada, 3D olarak yansıtılan ikizi ise her hareketinde onu takip ediyor ve ona destek oluyor.

“Ruhum benimle dans ediyormuş gibi hissediyorum,” diyor Fraser ve Intel RealSense dansçının onun mücadelesini, zorlukların üstesinden gelişini ve diğer sporculara ve dansçılara sevdikleri işi yapmaya devam etme mesajını verdiğini ekliyor. Performansı sırasında o kadar çok duyguyu ifade ediyor ki neredeyse kendini kaybediyor.

“RealSense ile oluşturulan dansçı, her yere yanımda götürdüğüm o ruhu temsil ediyor,” diyor. “İçimden gelen, beni cesaretlendiren ve destekleyen o küçük ses, içimdeki gücü kanıtlıyor. Bu solo performans sırasında, her şeyi unutuyor ve özgür oluyorum.”

Mirada’dan Cochrane, Intel’in RealSense teknolojisiyle bilgisayarların dünyayı yepyeni bir şekilde anladıklarını söylüyor.

 

The post Üç Boyutlu Yansımamla Dans Etmek appeared first on iQ Turkey.

Segway Robot ile tanışın: Sürebileceğiniz bir R2-D2

$
0
0

Dean Evans Teknoloji Yazarı

Segway Ninebot ileriyi düşünüyor. Hem de çok ileriyi. E-scooter şirketi, Intel ile yaptığı teknoloji ortaklığıyla, Ninebot Mini Pro’nun Segway Robot adlı yeni bir versiyonunu geliştiriyor.

Kişisel ulaşım cihazları, şimdiye kadar bisiklet veya scooter’dan daha iyi olamadılar. Ancak girişimciler yenilerini tasarlamaya çalışmaktan vazgeçmiyor. Bu düşünce biçimi bizi orijinal Segway olan Sinclair C5’i, kendi dengesini sağlayan AirWheel tek tekerlekli bisikleti ve (aslında uçmayan) uçan kaykaylarla tanıştırdı.

Ninebot Mini Pro, Segway’in en küçük iki tekerlekli aracı. Kasım 2015’te piyasaya sürülen bu cihaz, 2001’de çıkan Segway PT’nin kompakt bir versiyonu. İleri gitmek için ileri, sola dönmek sola eğiliyorsunuz. Şarj edilebilir pili ve 800W doğrudan tahrikli motoruyla, saatte 18 km hızla 30 kilometre gidebiliyorsunuz.

Segway Robot büyük bir adım sayılmaz. Ninebot Mini, kendi dengesini kuruyor. Hareketinizi tespit eden çok sayıda sensör, Mini’nin yönünü saniyede 200’ü aşkın defa ayarlıyor. Ayrıca, Bluetooth ve akıllı telefon uygulamasıyla uzaktan kontrol edilebiliyor ve izlenebiliyor.

Ninebot Mini ayrıca öğrenme becerisine de sahip. “Akıllı bir kendi kendine öğrenen algoritma, sürüş verilerinizi izliyor ve ağırlık, hareketler, hız, sıcaklık ve akım için gömülü sensörlerle kontrol parametrelerini otomatik olarak analiz edip ayarlayabiliyor.

CES 2016’da Intel CEO’su Brian Krzanich tarafından tanıtılan Segway Robot, Mini Pro’nun tanıdık şekline sahip. Ancak, sürüş sırasında ayaklarınızı bir arada tutmanıza yardımcı olan ayakla kontrol pedalının yerine, robot versiyonda akıllı teknolojileri bir araya getiren bir açılır ‘baş’ bulunuyor.

ninebot-mini-pro

Segway Robot, Ninebot Mini Pro’nun geliştirilmiş versiyonu.

Bu baş, ekranın yanı sıra derinlik algılayan RGB-D kamera, balıkgözü izleme kamerası ve fotoğraf kamerası içeren bir Intel RealSense paketine sahip. Bu görüş sistemleri ve Intel Atom çipinin işlemci gücü, Segway Robot’un çevresini tanımasını, haritalandırmasını ve yönünü bulmasını sağlıyor.

Yapabildikleri bunlarla sınırlı kalsaydı, Segway Robot yalnızca pahalı bir oyuncaktan ibaret olurdu. Android platformunda bir Open SDK kullanılarak, uygulama geliştiriciler için zengin olanaklar sağlanmış; üstelik ekstra donanım eklenebiliyor. Örneğin Segway, Intel CES açılışında eklediği kol seti ve mikrofonla robotu sesli komutlarla kontrol etmenizi sağlıyor.

Entegre kablosuz bağlantı da Segway Robot’un gelecekte diğer akıllı ev cihazlarıyla bağlantı ve etkileşim kurmasını sağlayacak. Kendi dengesini kurabilen, otomatik olarak yönünü bulabilen, siz yokken evinizi kolaçan edebilen ve herhangi bir durumda fotoğraf/video çekebilen bir robot olduğunda, kim güvenlik kamerasına ihtiyaç duyar ki?

Başka neler yapabilir? Olasılıkların bazılarını görmek için diğer robotik yardımcı/asistan projelerine bakabilirsiniz. Jibo, fotoğraf çekebiliyor, görüntülü aramalar yapabiliyor, mesajları alabiliyor ve hatırlatıcılar ayarlayabiliyor. Amazon Echo, müzik çalıyor, Web’de arama yapıyor, takviminizi okuyor ve hatta size Uber’den taksi çağırabiliyor.

Segway Robot, kişisel ulaşım cihazı ve robot yardımcının benzersiz bir birleşimi. Sürebileceğiniz bir R2-D2. robot.segway.com adresinden ilerleme durumunu izleyin.

The post Segway Robot ile tanışın: Sürebileceğiniz bir R2-D2 appeared first on iQ Turkey.

William Shakespeare, Andy Serkis ve Intel’in ortak noktası ne olabilir?

$
0
0

Dean Evans Teknoloji Yazarı

William Shakespeare’in ölümünün 400. yılında, Royal Shakespeare Company, Intel ve Imaginarium Studios, en yeni özel efekt teknolojilerini tiyatroya taşımak amacıyla bir araya geliyor.

8 Kasım 2016 – 21 Ocak 2017 tarihleri arasında, RSC’nin prodüksiyonu The Tempest 3D animasyonlu peri Ariel karakterini canlandırmak için sinema filmi tarzında performans yakalama teknolojisini Royal Shakespeare Theatre sahnesinde canlı olarak kullanan ilk oyun olacak.

“Bugüne kadar sahneye koyduğumuz teknolojik açıdan en gelişmiş prodüksiyonu gerçekleştirmeyi kendimize hedef olarak belirledik,” diyor RSC Sanat Yönetmeni Gregory Doran. “Seyircilerimize sıra dışı bir deneyim sunmak için” çalışıyoruz.

Shakespeare’in oyunları da sıra dışı olmaya hiç yabancı değil. Dört yüz yıl önce, gök gürültüsü sesini çıkarmak için sahne arkasında davullar çalınırdı, büyüler maytaplarla gösterilirdi, oyuncular sisli kapılardan görünür veya dramatik bir şekilde kirişlerden halatlarla sahneye inerlerdi.

Bugün, performans yakalama teknolojisi, bir oyuncunun hareketlerini, yüz ifadelerini ve seslerini inanılmaz gerçekçi dijital karakterlere aktarabiliyor. Bu işlem, video oyunlarında ve gişe rekorları kıran filmlerde yaygın olarak kullanılıyor.

RSC, Intel ve Imaginarium Studios, aynı teknolojiyi tiyatroda kullanmanın yolunu bulmak için bir yılı aşkın süredir araştırma yapıyor. Nihayet, bu eşsiz işbirliği, The Tempest oyununda büyücü Prospero’ya hizmet eden peri Ariel karakterinin sahneye yansıtılmasını mümkün kılmakla kalmayacak, aynı zamanda sahne arkasındaki bir oyuncunun her gece gerçek zamanlı, interaktif bir performans sunmasını sağlayacak.

Andy Serkis’in performans yakalama şirketi Imaginarium Studios, RSC prodüksiyonu için gerekli deneyimi ve uzmanlığı sağlarken, Intel bunu mümkün kılan teknolojilerle katkı sağlıyor.

Intel eseri 3D avatarlar

“Birlikte ‘canlı’ hissi veren bir insan-dijital etkileşimi yaratıyoruz,” diyor Intel Başkan Vekili ve Küresel Marka Yönetimi ve İtibar bölümü Genel Müdürü Penny Baldwin.

“1610’da ilk kez sahnelendiğinden bu yana, Shakespeare’in harika oyunu The Tempest, canlı tiyatronun yaratabileceği en büyük gösterilerinden birini sunmak için aracı oldu. Gemi enkazları, fırtınalar, fantastik yaratıklar ve sihirli maskeler, en azimli şirketleri en yeni ve orijinal sahneye koyma fikirleri üretmeye zorladı.”

Baldwin, gerçek zamanlı dijital içeriklerin projeksiyonu için çok büyük miktarda veriyi işleyebilen Intel Xeon ve Core i7 işlemcilerle, “en iyi canlı tiyatroyu en ileri teknolojiyle bir araya getirerek büyüleyici bir deneyim sunma, bu alanda bir çığır açma ve seyircilerimize büyük heyecanlar yaşatma fırsatına sahip olduğumuzu” düşünüyor.

RSC’nin iddialı prodüksiyonu, Shakepeare’in 400. yılını anmak üzere yapılan kutlamaların yalnızca bir kısmını oluşturuyor.

BBC Two ve Royal Shakespeare Company, 23 Nisan’da RSC’nin Shakespeare Live! performansına ev sahipliği yapacak. Royal Shakespeare Theatre’da gerçekleşecek bu performans, “Shakespeare’den ve oyunlarından ilham alan çalışmaların hip-hop, blues, müzikal tiyatro, jazz, opera ve klasik müzik türleri üzerindeki etkisini” canlandıracak.

Kadroda Helen Mirren, Judi Dench, Rufus Wainwright, Ian McKellen, Joseph Fiennes, Meera Syal, Gregory Porter, Benedict Cumberbatch, Rory Kinnear, Rufus Hound, Paapa Essiedu, David Suchet, Simon Russell Beale, John Lithgow, Tim Minchin ve daha birçok yıldız yer alıyor.

RSC’nin Shakespeare Live! performansı, Birleşik Krallık’ta canlı olarak ve daha sonra ABD’de BBC Worldwide tarafından yayınlanacak.

The post William Shakespeare, Andy Serkis ve Intel’in ortak noktası ne olabilir? appeared first on iQ Turkey.

Viewing all 241 articles
Browse latest View live