Chappell aynı zamanda, makine öğrenmenin (ML) yapay zekanın bir alt grubu olduğunu, bu alt grupta bilgisayarların matematiksel algoritmaları oluşturmalarını mümkün kılan yüksek miktarda veriyi biriktirme ve işleme becerisine sahip olduklarını ifade ediyor. Bu da, bilgisayarların belirli işlevleri yerine getirmesi için doğrudan yönlendirilmeden hareket etmesini veya “düşünmesini” sağlıyor.
AI ve ML teknolojileri, uzun yıllardır eğitim, finans ve tıp gibi alanlarda kullanılıyor, ancak McCann Millennials’ın kurucusu Shun Matsuzaka’nın da belirttiği üzere “Genelde yapay zekanın ‘yaratma’ gücünün olmadığına veya yaratıcı alanlarda etkin olamayacağına inanılıyor.”
Fakat artık işler değişti.
Matsuzaka ve dünyadaki diğer inovatörler, artık yapay zeka ve makine öğrenme teknolojilerini müzik besteleme ve resim yapma gibi birçok alanda araç olarak kullanıyor.
“Teknik olarak, yapay zekanın mümkün kıldığı sanatsal araçların kullanılabileceği bir ortam görüyorum. Bunlar müzik araçları, animasyon araçları, heykel araçları ve yazma araçları olabilir,” diyor sanat için yapay bir sinirsel ağ kullanan Pikazo uygulamasının kurucusu Karl Stiefvater. “Oldukça heyecan verici bir ortam.”
Matsuzaka, Stiefvater ve diğerleri, AI ile sanatın farklı dünyalarını şaşırtıcı yollarla birleştiriyor. Bu dört proje, tohumları yeşermekte olan bu yaratıcı devrimde teknolojinin rolünü vurguluyor.
AI-CD ß
McCann Erickson Japonya, Mart ayında ekibine benzersiz bir üyenin katılacağını duyurdu: yapay zekaya sahip kreatif direktör AI-CD β.
AI-CD β, ajansın 1980-2000 yılları arasında doğan üyelerinin liderliğini üstlendiği inovatif bir proje olan McCann Millennials projesinin bir parçası olarak geliştirildi.
“McCann Millennials projesi genç bir proje olduğundan, kreatif direktörümüz yoktu,” diyor Matsuzaka. “Biz de kendi direktörümüzü kendimiz yapmaya karar verdik.”
Ekip, ileride eşdeğer çalışmalar yaratma konusunda rehberlik etmesini umarak, yapay zekayı bilgilendirmek üzere eski görsel reklamları kullandı.
“Japonya’nın en güvenilir ödül töreni olan ACC CM Festivallerinin son 10 yılına ait ödüllü çalışmaların tümünü analiz ettik,” diye açıklıyor Matsuzaka. “İnsanları duygusal olarak harekete geçirecek görseller yaratmak için bir algoritma analiz etmek ve geliştirmek üzere reklamlara [the ads] özgün etiketler verdik ve bunu yapay zekaya yerleştirdik.”
AI-CD β, ilk görevi olan Clorets Mint cikleti için “modern tınılara sahip ‘çılgın’ bir şarkı çalınması, özgürlük hissi veren bir tazelik görüntüsü bırakılması” gerektiğini söyledi. Bu yönlendirme, ekip için yoruma oldukça açıktı. Ancak yeni işe alınan iyi bir kreatif direktörde de olacağı gibi, AI-CD β’nin yönlendirmeleri deneyim kazandıkça daha ayrıntılı hale gelecekti.
“Yapay zeka, reklam yayınlandıktan sonra değerlendirme yapacak ve sonuçtan dersler çıkaracak. Böylelikle gelecek projelerde daha net ayrıntılar sunacak hale gelecek,” diyor Matsuzaka. “Reklamın müşterinin hedeflerine ulaşıp ulaşmadığını, yani reklamı gördükten sonra algıda bir değişiklik olup olmadığını kontrol edeceğiz. Sonuca bağlı olarak da yönlendirmenin doğru olup olmadığını değerlendireceğiz.”
Magenta Projesi
Google’ın “akıllı yazılımı” AlphaGo‘nun dünya Go şampiyonunu yenen ilk bilgisayar oyunu olmasından yalnızca iki ay sonra, şirket “Makine öğrenme yöntemi, ilgi çekici resim ve müzik eserleri oluşturmak için kullanılabilir mi?” sorusunu soran yeni proje Magenta‘yı duyurdu.
“Magenta’nın amacı, insan yaratıcılığını desteklemek için makine zekasından güç alan araçlar geliştirmek,” diyor, Magenta Projesinin Baş Araştırma Uzmanı Doug Eck. “Ses tanıma ve çeviri gibi ilgili alanlarda birçok gelişme kaydettik. Şimdi de yaratıcılık alanında nelerin mümkün olduğunu görmek istiyoruz.”
Proje, Google Brain tarafından yaratılan açık kaynaklı bir makine öğrenme sistemi olan TensorFlow‘dan faydalanarak, resim ve müzik yapmayı öğrenebilen algoritmalar geliştiriyor. Google’ın Magenta ekibi projenin açık kaynaklı altyapısını TensorFlow etrafında geliştirdikten sonra, bu süreçte kullandıkları araçları müzik yapmak isteyen insanlar ile paylaşacak. Eck, Magenta ile canlı bir topluluğun ortaya çıktığını görmek istiyor.
“Karmaşık öğrenme algoritmaları yazmaya alışkın bir grup insandan daha fazlasını bu sürece dahil etmek istiyoruz,” diye devam ediyor Eck. “Sanat ile bilim arasındaki birleştirici güç olmak istiyoruz.”
RobotArt
Dünya çapındaki üniversitelerden ve liselerden katılan ekipler, ilk RobotArt yarışmasında rekabet ederek, bağımsız olarak kanvas üzerine resim yapabilen 16 robot geliştirdi.
“İlk yıla yönelik amacım, yarışmaya ilgi gösterildiğini ortaya koymaktan ibaretti. O yüzden beklentilerim oldukça düşüktü,” diyor RobotArt’ın Kurucusu Andrew Conru. “Ancak sunumların çeşitliliğini ve birçoğunun kalitesini görünce çok şaşırdım.”
Milli Tayvan Üniversitesi’nden TAIDA ekibi, yarışmaya sundukları eserde “insan sanatçıların resim yapma davranışlarından ilham aldıklarını” belirttikleri Robot Sanatçı ile 30.000 dolar değerindeki büyük ödülün sahibi oldu.
Robot, verilen resmi taklit etmek üzere alt boyama tekniği ile fotogerçekçi olmayan efektler (NPR) teknolojisini ve yedi serbestlik derecesine (DoF) sahip bir robot kolu bir araya getiriyor. Üç parmaklı tutma uzvuna yerleştirilen harici bir kamera ile görsel geribildirim alıyor. Böylelikle robotun, tıpkı insan bir ressam gibi süreç boyunca resmi görüntülemesi ve analiz etmesi mümkün oluyor.
“Robotun daha estetik resimler yapmasını sağlamak için Tayvanlı profesyonel ressam Chin-Yi Zhong’a danıştık ve bize estetik ve resim yapma metodolojisine ilişkin tarafsız tavsiyelerini sunmasını istedik,” diyor TAIDA Ekibi.
Pikazo Uygulaması
Amatör ressamlar, yapay zekanın yaratıcılığından faydalanmak için robot yapmak zorunda değil. Onun yerine Pikazo‘yu indirmeleri yeterli.
“İnsan, makine ve sanat konseptimizin uyumlu birlikteliği” olarak tanımlanan uygulama, bir resmi alarak istenen stilde yeniden görselleştiriyor. Örneğin, bir kullanıcı çektiği selfie’yi uygulamadaki Picasso stillerinden biri ile birleştirebilir.
Ancak Pikazo, sıradan bir filtre uygulamasından çok daha fazlasını sunuyor. Resmin stiliyle ilgili daha küçük ayrıntıları kapsamına almadan önce resmin genel içeriğini (yüz özellikleri, arka plandaki nesneler) analiz ediyor.
“Geleneksel olmayan sinirsel ağlardan oluşan bu uygulama, arzu edilen görüntüyü ‘hayal etmek’ için kullanılıyor,” diyen Stiefvater, “arzu edilen” tabirinin analiz edilen içeriğe dayalı ağ tarafından belirlenen bir özelliği ifade ettiğini ekliyor.
Ardından, uygulama bu bilgiyi kullanarak çeşitli öğeler arasındaki ilişkileri dikkate alarak nasıl bir stil uygulayacağına karar veriyor.
Pikazo’nun CEO’su Noah Rosenberg, The Creators Project ile yaptığı bir röportajda, bu duruma “ağ eğitimi” denildiğini ifade ediyor.
“Plinko makinesindeki iğnelere benziyorlar,” diyor. “Resim pikselleri bir labirentin içine giriyor, oradan oraya zıplıyor ve stil ayrıntıları ile eşleşen kovalardan birine düşüyor.”
Yapay zeka merkezli bu projeler, sanatçıların yaratıcılıklarını keşfetmek için kullanabilecekleri faydalı araçlar olsa da, şu soruyu sormaktan kendimizi alamıyoruz: Acaba yeni “Mona Lisa”, bağımsız olarak bir ressam tarafından mı çizilecek, yoksa birler ve sıfırlar tarafından mı?
“Geleceğin sanat şaheserlerinin gelişmiş ve büyük ihtimalle yapay zeka ile desteklenen yazılım araçları ile yaratılacağına inanıyorum,” diyen Steifvater, yaratıcı insanların çalışmalarını geliştirmek için ezelden beri araçlardan faydalandığını da ekliyor.
“Bunun, ressamların Rönesans’ta yaptıkları gibi kendi boyalarını hazırlamak yerine fabrikalarda üretilen boyaları kullanmasından pek de farklı olduğunu düşünmüyorum.”
The post Yapay Zeka ile Yaratıcılık Dorukta appeared first on iQ Turkey.